İstanbul - Taksim Meydanı

Mrl.Mehmet

Paylaşımcı Üye
Taksim Meydanı

İstanbul’un Beyoğlu ilçesinde yer alan ve İstanbul kentinin en ünlü noktalarından biri olan meydan. Çevresindeki lokanta, mağaza, otel, eğlence ve kültür yerleriyle İstanbul’un en büyük turistik çekim merkezinden biridir. Cumhuriyet Döneminde bir meydan haline gelmiş olan Taksim Meydanı, pek çok siyasi ve toplumsal olaya da ev sahipliği yapmıştır. Meydandaki trafiği kısmen yer altına indiren Taksim Yayalaştırma Projesi, 2013 yılında kısmen tamamlanmıştır.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından 2020 Şubat ayında başlatılan uluslararası tasarım yarışmasında, İstanbul halkının oylarıyla birinci olacak projeye göre Taksim Meydanı’nın yeniden düzenlenmesine karar verilmiştir.

Osmanlı döneminde, civar semtlere su dağıtmak için şu an Taksim Meydanı olan bölgede bir su deposu yapıldı. Depolanan suyu da dağıtmak (taksim etmek) için küçük bir maksem yapıldı. Meydan adını, eskiden Galata-Beyoğlu suyunun “taksim edildiği” Taksim Maksemi’nden almıştır.

Şişhane ve Tünel Meydanı’ndan başlayıp ana eksen olan İstiklal Caddesi’nin iki yanında yoğun bir yerleşim sergileyen Beyoğlu, burada ilk kez geniş perspektifli bir boşluğa ulaşır ve bu meydandan geriye, yani tekrar batıya Sıraselviler ve doğu yönüne denize Ayaspaşa ve kuzeye Mete Caddesi ve Elmadağ’a doğru giden caddelerle, kendisine ulaşmış olan insan ve taşıt hacmini, çeşitli yönlere dağıtır.

Bu boşluk ancak çok yeni tarihlerde bir meydan kimliği kazanmıştır. Fransız Elçiliği’nin buraya taşınması ile ilk kez Galata Surlarının dışına çıkan Frenk yerleşimi, orta ekseni oluşturan Grande Rue de Péra (İstiklal Caddesi) ile bugünkü meydana vardığı noktada sona eriyor, ondan sonra ise ilkel bir taş patikası bile olmayan toprak zeminli ve az ağaçlı geniş kırlıklar uzanıyordu.

Buraya giren ilk mimari eseri, Frenk ve Levanten çevresine hayli yabancı duran, klasik Osmanlı üslubunda bir su binasıdır. Her yerleşim yerinin olduğu gibi İstanbul’un da yaşamsal sorunu suydu. İstanbul bir deniz kenti olmakla birlikte bir vahaya dönüşmesinde özellikle 15. ve 18. yüzyıllar arasında yürütülen çalışmalar önemli rol oynamıştır. Galata ve Beyoğlu’nun 18. yüzyılın ilk yarısında giderek büyümesi karşısında mevcut su kaynakları yetersiz hale gelmişti.

Dönemin padişahı Sultan [I. Mahmud bu sıkıntıyı gidermek için Belgrad Ormanındaki su kaynaklarını Levent-Mecidiyeköy üzerinden isale hattıyla İstiklal Caddesi’nin baş tarafına yaptırdığı maksemden verilmesini sağladı (1732-1733). Şehrin kuzeyindeki gümrah ormanlarından şehre ilk kez su getiren künkler, teraziler ve kemerler sistemi burada sona eriyor ve depolanan su, köşe başındaki taş bir maksemden, çeşitli yönlere taksim ediliyordu. Meydan ve yakın çevresi adını bu maksemden ve suların buradan taksiminden alır. Bir zamanlar cephesinde “Her şeye su ile hayat verdik” anlamına gelen bir ayetin yazılı olduğu Taksim Maksemi, bugün kurumuş da olsa varlığını sürdürmektedir.

Maksemden sonra Harbiye yönüne yüründüğünde görülen duvarın içerisinde Maksemle aynı tarihte inşa edilen ve bir su deposu olarak kullanılmış olan “Taksim Hazinesi” yer alır. Hazinenin duvarı, Cumhuriyet döneminde imar edilmiş ve 1930’ların üslubunda, yarım daire şeklinde, küçüğünden büyüğüne doğru büyüyen raflarla süslenmiştir.

Tarih sırası ile meydana imar getiren ikinci eser, Harbiye yolu başındaki Taksim Topçu Kışlası olmuştur. Bugün Atatürk Kültür Merkezi önüne gelen yeşil alanda da, daha basit bir yapı olan, ortası avlulu ahırlar yer almaktaydı. Kışlanın karşısındaki boşluk, talim yeri idi. Burası 1920’lerin sonunda, bugünkü apartmanlarla dolarak bir semt haline gelmiş ve Talimhane olarak adlandırılmıştır.

Abdülmecid döneminde (1839-1861), bugün İTÜ’nün Taşkışla Binası olarak bilinen Mecidiye Kışlası, bu kışladaki topçu subayları içinse Ayaspaşa Mezarlığı’nın bir kısmı kaldırılarak Gümüşsuyu Askeri Hastanesi inşa edildi. 1850’lerde, Hademe-i Hassa (Saray hademeleri) ve Muzıka-i Hümayun (Saray orkestrası) üyeleri için inşa edilmeye başlayan, ancak Abdülaziz döneminde (1861-1876) tamamlanan Gümüşsuyu Kışlası ve askerlerin talim yaptığı Talimhane bölgesiyle birlikte Taksim’in ‘askerî’ ve ‘devletçi’ topografyası iyice belirginleşti.

Ancak bölge, bu yeni haliyle, gayrimüslimler ve Levantenlerin yaşadığı Pera bölgesi ve Tatavla (Kurtuluş) ile sosyolojik bir tezatlık yaratmıştı. Bunun üzerine, 1870’te, Ermeni mezarlığı Şişli’ye taşındı ve açılan alanda bu kesimlerin eğlence ihtiyacını karşılamak için, askeri yapıların arasına bazı eğlence mekânları sıkıştırılmaya çalışıldı.

1913’te elektrik tramvayla Beyoğlu’nun Şişli’ye bağlanması Taksim’in önemini biraz daha arttırdı ama burası hala geniş ve tanımsız bir alandı. 1920’li ve 1930’lu yıllarda, binaları boşalmış ve avlusu futbol sahası Taksim Stadyumu olarak kullanılan kışla, 1939’u izleyen birkaç yıllık Lütfi Kırdar imar operasyonu sırasında ortadan kaldırıldı. Kışlanın yerine Gezi Parkı ortaya çıktı. Meydanın doğu, yani Boğaziçi tarafı ve yamaçları, azınlık Pangaltı Ermeni Mezarlığı ve Müslüman Ayaspaşa mezarlıkları ile kaplanmıştı. Ayaspaşa Mezarlığı Müslüman, Harbiye yönü ise Ortodoks ve Gregoryen kabristanlarına ayrılmıştı. Meydan kenarında ise bostancı başılar’ın işlettiği geniş bir açık hava kahvesi yer alıyordu.

Bir kısmı döneminde kaldırılan Ayaspaşa Mezarlığı, 1930’lu yıllarda tamamen ortadan kaldırılmış ve bugünkü apartman dizileri, Gümüşsuyu Askeri Hastanesi’nin bulunduğu yere kadar yayılmışlardır. 19. yüzyılda, Elektrik İdaresi’nin yabancı müdürü için bir lojman binası yapılmıştı. Cephesi sarmaşıklı, 3 katlı bu bina da II. Dünya Savaşı sonrası yıktırılarak yerine ve arkasına, bugünkü Atatürk Kültür Merkezi yapıldı.

Meydanın batı kenarında, 19. yüzyılda birkaç önemli bina daha yapılmıştı. Bunlarda ilki, bugün The Marmara Taksim Oteli’nin yerindeki, Osmanlı Bankası’nın Fransız genel müdürüne tahsisli güzel barok konaktı. Onun devamında, Sıraselviler Caddesi’ne dönen köşeden itibaren de kâgir ve panjurlu binalar dizilmişti ki, en büyüğü Osmanlı hariciyesinin ünlü isimlerinden Noradunkyan Efendi’nin konağıydı. Bugün Taksim Sahnesi’nin (2007’de kapatıldı) bulunduğu yerde ilk önce bir Rum okulu vardı. 1920’li yılların başında burada Majik Sineması adı ile bir sinema açılmış ve yakın zamana kadar çeşitli ad ve fonksiyonlarla gelmiştir. Ondan sonra Kazancı Yokuşu’nun iki başında da, [II. Abdülhamid döneminin (1876-1909) ünlü vezirlerinden Lübnanlı iki kardeş Necip ve Selim Melhame kardeşlerin kâgir konakları yer alıyordu. Bunlardan soldaki, 1930’larda Beyoğlu Halkevi yapılmış, 1950’lerde yıktırılıp yerine bugünkü Dilson Oteli dikilmiş, Cihangir tarafında sağdaki ise, önce Nemlizade ailesine konut olmuş, sonra o da yıktırılıp yerine günümüzün Keban Oteli yapılmıştır. Meydana hakim bir konumdaki Aya Triada Kilisesi 1887 tarihli, kesme taştan yapılmış bir binadır.

Taksim boşluğunu bir “meydan” haline getirmiş olan gelişmeler, bir yandan onu çevreleyen bu binaların biçimlenmesi, öte yandan onları tamamlayan son bir dekor ve unsur olarak, ortadaki Cumhuriyet Anıtı’dır. Bu anıttan önce kırlık bir açık alan, bir yol kavşağı, bir boşluk olan Taksim, bu eserin ortaya dikilmesinden sonra, bir “Şehir Meydanı” olmuştur.

Meydanın batı yönüne, Talimhane apartmanlarının önüne, 1930’lu yıllarda, beton sütunlar üstünde yükselen bir bina oturtulmuştu. Kristal Gazinosu. Dar ve uzun bir dekor biçimindeki yapının üst katı, 1940’ların eğlence hayatında çok ün yapan lokanta-gazino olarak çalışmıştır. Adnan Menderes’in 1956-60 imar operasyonunda yıktırılan binanın arkasındaki apartmanlar da Bedrettin Dalan’ın 1987-1989 arasında Tarlabaşı Bulvarı’nı açış hamlesi sırasında yıktırılarak boşlukları meydana ve yola katılmıştır.

1987-89 Taksim - Tarlabaşı - Şişhane yıkımları sonrası, Taksim Cumhuriyet Anıtı’nın oturduğu dairesel taban İstiklal Caddesi yaya yolunun bir parçası halini almıştır. 1992 yılında inşaatına başlanan ve 2000 yılında hizmete giren M2 hattıyla İstanbul Metrosunun istasyonlarından biri oldu.

Meydanın kuzeybatısındaki Talimhane bölgesi 2000’li yılların başlarına kadar oto yedek parçaları satan dükkânların yoğun olduğu bir alan iken, 2004 yılında, bu bölgede yer alan beş caddeyi kapsayan, 25 bin metrekarelik alandaki yayalaştırma faaliyetiyle oteller bölgesine dönüştürüldü.

Öteden beri meydanın yayalaştırılması düşünülmüş, bu kapsamda, Taksim Yayalaştırma Projesi inşaat çalışmalarına 2012 yılının son aylarında başlanmıştır. 2013’ün eylül ayında tamamlanan Taksim Yayalaştırma Projesi kapsamında Tarlabaşı Bulvarı - Cumhuriyet Caddesi arasındaki araç trafiği yer altına alınarak bu bölge yayalaştırıldı. Böylece Oteller Bölgesi (Talimhane) ile İstiklal Caddesi’ne erişimi kesintisiz olarak sağlandı. Kentin birçok noktasına belediye otobüslerinin seferler düzenlediği Gezi Parkı’nın kenarındaki duraklar ile lokantalar da çalışmalar kapsamında kaldırıldı.

Yenileme amacıyla 2008’de ziyarete kapatılan Atatürk Kültür Merkezi şubat 2018’de yenisinin yapımı için yıkıldı. Yeni yapılan bina ise 29 Ekim 2021 tarihinde açıldı.
Meydana eklenen son yapı, meydanın batı sınırını yatay olarak güçlü bir şekilde çizen su sarnıcının arkasındaki arsaya inşa edilen Taksim Camii’dir. 2017’de yapımına başlanan cami 2021 yılında ibadete açıldı.

Taksim’i bir semt olarak tanımlamak pek mümkün değildir. Daha çok bir meydan ve onu kuşatan yapılar topluluğu olarak görmek daha doğrudur. Meydan olmadan önce, eski evlerin sıralandığı dar bir bölge olan semt, meydan haline getirilip genişletildikten sonra zamanla bugünkü görünümünü almıştır. Meydanın ortasındaki Cumhuriyet Anıtı bugün ulusal günlerde tören yeri olarak kullanılmasının yanı sıra İstiklal Caddesi ve çevresinde zaman geçirmek için gelenlerin buluşma yeri işlevini de üstlenmektedir. Meydanın başlangıcından Tünel Meydanı’na kadar nostaljik tramvay çalışır.

Taksim Meydanı ve çevresi aynı zamanda kültür, eğlence ve büyük bir alışveriş merkezidir. Çok sayıda mağaza, sinema ve tiyatro salonu, sanat atölyesi, sergi salonu, bar, disko, kafe barındırır. Özellikle hafta sonları Taksim’de 24 saat hareket vardır; Meydanın girişinde bulunan büfelerin (bazıları hafta içi de dahil olmak üzere) çoğu hafta sonu gün boyu açıktır. Sabah saatlerine kadar gece kulüpleri kapanmaz. Meydanın yakınlarında bulunan taksiler ile günün her saati ulaşım sağlanır ve kesinlikle herkesin buluşabileceği bir yerdir. Ulaşım açısından önemli bir merkez haline gelen Taksim, günümüzde bir meydandan çok bir kavşak özelliği göstermeye başlamıştır.

Taksim Meydanı’nın simgesi haline gelen anıt İtalyan heykeltıraş Pietro Canonica’ya yaptırılmış, 1928 yılında yerine yerleştirilmiştir. Anıtın yapımı 2,5 yıl sürmüş, anıt taş ve bronz kullanılarak yapılmıştır. Cumhuriyet dönemi anıtlarından ilk defa figüratif bir anlatımla Atatürk’ü ve yeni düzeni anlatan bir heykeldir. Anıt dikilmeden önce Taksim’de alan özelliği yoktu.

Dairesel bir meydanın ortasına dikilen anıtta, iki yüzünde bronz figürlerin yer aldığı geleneksel mimari kullanılmıştır, 11 metre yüksekliğindedir. Kaidesinde pembe Trentino ve yeşil Suza mermerleri kullanılmıştır. Anıtın bir yüzü Cumhuriyet Türkiye’sini, diğer yüzü ise Türk Kurtuluş Savaşı’nı simgelemektedir.

Anıtın kuzey yönünde Mustafa Kemal Atatürk, yanında İsmet İnönü, Fevzi Çakmak, halk ve iki Sovyet generali Kliment Voroşilov ile Mihail Frunze betimlenmiştir. Anıtın yan yüzlerinde birer asker üstlerindeki madalyonlarda ise iki kadın figürü görülmektedir. Anıtın dar yüzleri altında mermerden yalaklar bulunur. Bunlar çeşme olarak düşünülmüş daha sonra eklenmemiştir.

MehMet5207 (174)


Fotoğrafı 2016 yılında çektim.
 

Konu görüntüleyen kullanıcılar

Benzer konular