Nallıhan - Tapduk Emre Türbesi
Doğum tarihi miladi 1200 sanılmaktadır. Selçuklular devrinde Türkistan tarafından gelerek, Nallıhan’ın güneyinde, Sakarya Nehri yakınlarında ve ilçe merkezine 15 km uzaklıkta bulunan Emremsultan Köyünün bulunduğu yere yerleşmiş, burada yaşamış ve burada ölmüş ulu bir kişidir. Aynı zamanda Yunus Emre’nin kırk yıl hizmet ettiği ve onu yetiştiren hocasıdır.
Horasan’da yaşamış olan büyük mutasavvıf Ahmet Yesevi’nin müritlerinden, Yesevi Anadolu da İslamiyet’i kabul eden ve Anadolu erenler ve Türklük kültürünü Anadolu’ya ve balkanlara yaymaya çalışan bir kişidir. Yesevin bine yakın müridi olduğu söylenmektedir. Hacıbektaş, Mevlâna ve Tapduk Emre bunlardan bazılarıdır. Hacıbektaş’la, Tapduk Emre arasında ilginç diyaloglar yaşanmıştır. Hacı Bektaş, Anadolu’ya gelir ve Kırşehir’in Sulucakarahöyük köyüne yerleşir. Anadolu’daki bütün erenleri Kırşehir’e davet eder. Emre hariç bütün erenler, Kırşehir’e giderler. Emre “Ben nasibimi aldım.” der ve davete uymaz ama Hacı Bektaş’ın ısrarı ile gider. Gelmeyişinin sebebi sorulduğunda “Erenler Meclisinde bir gün perde aralığından bir el uzandı ve bize nasibimizi verdi.” der.” O eli görsen tanır mısın? diye sorulduğunda,” Elbette, ayasında yeşil bir ben vardı, bir ordunun içinde görsem tanırım o eli.” der. O zaman Hacı Bektaş elini Emre’ye uzatır yeşil beni bu elin içinde gören Emre, hayretler içinde “Tapduk Sultanım!” diye bağırmaya başlar. Tapduk ’un anlamı “aradığımı buldum” demektir. Aradığı kişinin yanında olduğunu anlar. O günden sonra, Emre Şeyh’in adı “Tapduk Emre” diye anılır.
Yunus Emre’nin Tapduk ‘un dergahına gelişinin hikayesi ise şöyledir, O zamanlar, Anadolu’da kuraklık yaşanmakta idi. Yunus, Suluca Karahöyük ’te Hacı Bektaş adında bir ermiş’ in Ambarlarının buğday ile dolduğunu ve fakirlere dağıttığını duyar. Bunun üzerine oraya gitmek için yola çıkar. Giderken de eli boş gitmemek için dağdan bir çuval alıç toplar ve Hacı Bektaş’ın kapısına varır ve karşılığında buğday ister. Hacı Bektaş, gelenin temiz yürekli bir insan olduğunu anlar ve dilerse buğday yerine nasip vereceklerini söyler. Nasibin ne olduğunu bilmeyen Yunus, ısrarla buğdayını ister ve yola koyulur. Bir süre sonra yolda aklı başına gelir, pişmanlık içinde geri döner ve Hacı Bektaş Veli’ye nasibi almak için yalvarır. Hacı Bektaş, nasibinin anahtarının Tapduk Emre’ye verildiğini ve ona gidip almasını söyler. Bunun üzerine Yunus, Tapduk Emre’nin kapısına varır. Yıllarca ona odun taşır, hizmet eder, ondan feyz alır. Bir gün Tapduk Emre, Yunus’un taşıdığı odunların düzgünlüğünü görüp, neden hiç eğri odun olmadığını sorduğunda Yunus” Ormanda eğri odun var ama, sizin dergahınızdan odunun bile eğrisi giremez.” diyerek ona olan saygısını dile getirmiştir.
Kaynak: T.C Nallıhan Kaymakamlığı