Türkiye'de Garsonluk Mesleği
Türkiye’de hizmet sektörünün, özellikle de yeme-içme alanının taşıyıcı kolonlarından biri olan “garsonluk” mesleği, uzun yıllardır sistematik olarak değersizleştiriliyor. Bu değersizleşmenin en görünür sonucu ise, alana yönelik entelektüel birikimden yoksun, mesleki formasyon sahibi olmayan, tabiri caizse “sokaktan toplanmış” bir profilin yaygınlaşmasıdır. Üslup, diksiyon ve beden dili eğitimi almamış bireyler; nezaket ve hizmet bilincinden uzak, kaba, lakayt ve bazen de müşteriyle neredeyse kavga etmeye meyilli tavırlarıyla hem müşteri memnuniyetini baltalamakta hem de Türkiye’nin turizm vitrinine ciddi zararlar vermektedir.
Peki neden böyle?
Garsonluk, batılı ülkelerde belirli bir eğitim sürecinden geçen, sosyal zekâsı yüksek bireylerin yaptığı, prestiji olan bir iştir. Oysa Türkiye’de bu meslek, çoğunlukla geçici bir iş, “ne iş olsa yaparım” diyenlerin sığındığı bir liman olarak görülüyor. Bu durumun temelinde ise düşük maaşlar, uzun ve düzensiz mesai saatleri, sigortasız veya kayıt dışı çalışma koşulları, mobbing ve iş güvencesizliği yatıyor. Yani sistem, nitelikli personeli sektörden adeta kovuyor.
Bunun en acı tezahürü ise turizm meslek liseleri ve fakültelerden mezun olan gençlerin sektöre küsmeleri. Yıllarca eğitim alan, yabancı dil bilen, servis kuralları ve gastronomi kültürü üzerine bilgi sahibi olan bu gençler, sahada gördükleri liyakatsizlik ve sistemsizliğe dayanamayarak ya başka sektörlere yöneliyor ya da yurt dışına gitmenin yollarını arıyor. Sonuç olarak, turizm eğitimi almış bireyler birikimlerini ülke dışında değerlendirirken, ülke içinde masa silmeyi bile beceremeyen ama “sözde garson” kimliğiyle çalışan, iletişim becerilerinden yoksun kişiler hizmet sektörünün yüzü haline geliyor.
Bu tablo sadece turizmi değil, toplumsal kalite algısını da düşürüyor. Çünkü hizmet kültürü, sadece turist memnuniyeti için değil; toplumsal saygı, empati ve nezaketin de görünür olduğu bir alandır. Bugün bir kafede, bir restoranda, hatta lüks otellerde bile garsonların müşteriye hitap biçimi, davranışları ve özen eksikliği; Türkiye’nin birikimli ve eğitimli bireyleri için utanç verici bir deneyime dönüşüyor.
Garsonluk mesleğini tekrar itibar kazandıracak adımlar atılmadıkça —örneğin asgari ücretin üzerinde maaşlar, düzenli çalışma saatleri, sosyal güvence ve hizmet içi eğitim— ne turizm eğitimi cazip hale gelir ne de sektörde kalite artar. Aksi hâlde Türkiye, dünya turizmiyle yarışan bir ülke olmak bir yana, kendi yetişmiş insanını bile elinde tutamayan bir tabloyla baş başa kalacaktır.