Bu Siteyi Ziyaret Etmek İçin Lütfen Tarayıcınızda JavaScript'i Etkinleştirin.

Değişime Var Mısınız? | WowTurkey Bilgi Resim Ulaşım Paylaşım Forum Sitesi

Değişime Var Mısınız?

turgutkuzan

Paylaşımcı Üye
Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerimize olsun.

Değişime var mısınız?

Zaman zaman kişisel gelişim üzerine kitaplar okurum.
Bu tür kitaplarda önerilen yöntemleri genel olarak uygulamasam da kim olduğumu anlamam konusunda ipuçları bulabiliyorum.

Bugünlerde okuduğum kitabın ismi: Değişime var mısınız?
Tahmin edebileceğiniz gibi kişisel gelişim üzerine yazılmış bir kitap.
Bu kitabı daha önce okumuş olduğum kişisel gelişim kitaplarından ayıran bir özellik var.
Kitabın yazarı: Nancy Christie
Diğer bir deyişle, kitap okuduğum diğer kişisel gelişim kitaplarından farklı olarak bir bayan tarafından yazılmış.
Kitaptan alıntılar yaparak, forum üyelerinin kitapta ifadelendirilen konular hakkındaki düşüncelerini öğrenmek istiyorum.

1. *** Yaşamınıza işlenen birçok renk olduğu zamanlarda birincil renginizin ne olduğuna karar vermekte zorlanabilirsiniz.
Benim açımdan bakacak olursak, ben bir hayat arkadaşıyım, yetişkin çocukların annesiyim, büyükanneyim, kız kardeşim ve arkadaşım. Meslekler edindim ve bir çalışanım. Her sorumluluk bana belli miktarlarda hoşnutluk getirdi ve bazen huzuru hissettim. Fakat, duyduğum bu hissin kaynağı bulunduğum konumlara ait değildi. Her şeyden önce ben bir yazarım.
Bana göre bu, mektup yazmayı öğrenişimden bugüne kadar varlığımın gergefine işlenen bir süreklilik çizgisidir. ***


Yeğenlerimin dayısıyım, erkek kardeşim, bilgisayar programcısıyım, iyi bir okuyucuyum...
Yaşamımın birincil rengi amatör olarak eğitim/öğretim programları yazmaktır.

Kur’an Arapçası öğrenmek, dizi izlemek, müstakbel bir hayat arkadaşı ile ilgilenmek gibi yaşamıma yeni renkler katmama gerek var mı?

Yaşantıma yeni renkler katmanın, çok renkli bir kişilik oluşturmamın bana ne gibi faydası olabilir ki?

2. *** Kızım Samatha'nın ellerini keşfederken ki görüntüsü gözlerimin önüne geliyor.
Dolgun avuçlarını kendisine çevirdi, sonra uzaklaştırdı; kollarını hafifçe kaldırdı ve tekrar indirdi.
Tamamen konsantre olmuştu, yüzündeyse korku ve merak dolu bir ifade vardı
Tombul ellerinin orada olduğuna ve onları sadece bir düşüncesiyle havaya kaldırabilecek oluşuna şaşırmış görünüyordu.
Ellerinin ona ait olduğunu fark etmemiş gibi duruyordu.
Önünde yalnızca bir çift el duruyordu ve bunları hayatında ilk defa görmüştü.

Bebeklerin yaptığı her şey bir ilktir. Daha önce kaydedilmiş bir deneyim ya da bir objeye dair duyulan ÖNYARGILAR yoktur.
Bir kaşık, gıda taşımanın yanı sıra, harika bir gürültü çıkarıcı olabilir.
...
***


Tanımadığım ve muhtemelen hiç bir zaman tanışmayacağım birçok kişi yaptığım programları kullanıyor.

Kullandıkları programı yazan biri olduğu düşüncesi akıllarına geliyor mu?

Programlarım onlara kişiliğim hakkında bir fikir veriyor mu?
Nasıl bir kişilik olduğumu merak ediyorlar mı?
Merak edenler varsa da, meraklarını gidermek için iletişime geçme girişiminde bulunan pek az kişi oluyor.

Programından yararlandıkları kişinin, kendileri için daha faydalı olabileceği akıllarına bile gelmiyor.
Çünkü daha önceden kaydedilmiş bir deneyim, bir ÖNYARGIları vardır.
Bir düşünürümüz kitabına -Taşları yemek yasak- ismini vermiş. İnsanlar taş yemez, neden böyle bir yasak konulsun ki...
Yasağın sebebini merak mı ettiniz?
Merakınızı gidermek için bu konuyu araştıracak mısınız?
Hiç sanmıyorum, çünkü araştırmaya kalkarsanız hayatınızın akışını değiştirebilecek bir esere ulaşabilirsiniz.

Yaşantınızda merak ettiğimiz halde, merakınızı gidermek için hiç bir girişimde bulunmadığınız hususlar nelerdir?

Not:
Küçük bebek ellerini havaya kaldırmamaktadır. Siz de hiç bir zaman elinizi havaya kaldırmadınız, kaldırmanızda mümkün değildir.
Sebebini merak mı ettiniz? Araştırın o zaman : )
 
Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerimize olsun.

Nancy Christie’nin yazdığı “Değişime var mısınız?” kitabından alıntı:

Bir gün, arkadaşım Betsy bana topuklarında ve parmak uçlarında gümüş taşlar, üst kısmında da şerit olan kahverengi süet bir bot verdi.
İlk düşüncem, "Bunlar BEN değil. Uçları çok sivri, topukları çok yüksek ve üstelik modaya uygun...
Bunlar benim almak isteyeceğim türde botlar değil."

Sonra botları ayağıma giydim Sanki benim ayağım için yapılmışlar gibi tam oldular.
Biraz topuk (çok fazla değil), bir metre elli yedi santim olan boyumu beş parmak uzattı ve o anda benim dünyaya farklı bir bakış açısı ile bakmamı sağladı. Süet benim kendim için alacağım bir şey değildi; çünkü pahalı ve havai olabiliyordu.
Fakat o ayakkabıları giymek beni farklılaştırdı. O andan sonra daha şık, modern ve değerli olmuş gibiydim.

Şimdilerde fırsat buldukça giyiyorum o botları ve ne zaman giysem, biraz dana cüretkar atıyorum adımlarımı, duruşum biraz daha iddialı oluyor ve ben kendimi daha cesur hissediyorum.

Düşünüyorum da, kaç kere "ben" olmadıkları için elbiseleri, makyaj malzemelerini ya da aksesuarları geri çevirdim.
Beğenmeyeceğime kanaat getirerek kaç filmi izlememekte ayak diredim? Yada alışmadığım tatları denemekten kaçındım?
Daha da kötüsü, bana doğru veya güven verici görünmedikleri için "benim tarzım" olmadıklarını söyleyerek kaç fırsatı elimden kaçırmışım.
....

Karakteriniz dışındaki bir eylemi yapmayı deneyerek alışkanlıklarınıza ne kadar saplanıp kaldığınızı bir test edin.
Aşırı bir şey olması gerekmez. Sadece redde bileceğiniz sıradan bir davranış olması yeterli.
Bu eylem biraz gülünç, gereksiz ve belki bir parça korkutucu mu geliyor? Güzel. o halde bu eylemi uygulayın.
***********
40 yaşındaki koskoca adam, ilköğretime giden çocuklarla masa tenisi mi oynarmış? ...

Çoluk çocuk sahibi bir kadın, liseli gençlerle futbol, basketbol, voleybol mu oynar?...

Öğrencilerin okul çıkış saatlerinde okul önünden geçmek mi dediniz? Allah (c.c.) korusun...

Kivi mi? Şu yeşil limona benzeyen şey mi? Nasıl yiyorsunuz o iğrenç şeyi...

Bu sıcakta o pardösüyü nasıl giyiyorlar anlamıyorum?

Tarzınız olmadığını düşünerek yapmadığınız şeyler nelerdir?
 
Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerimize olsun.



Nancy Christie’nin yazdığı “Değişime var mısınız?” kitabından alıntı:



***
Bir sabah televizyon kanallarını gözden geçirirken, İrlandalı bir turizm acentesinin reklamına rastladım.
Bu reklamı daha önce milyonlarca kez izlemiştim; fakat o sabah başlayış şekli dikkatimi çekti:
"Kendinize verdiğiniz sözleri tutuyor musunuz?"
...

Benim sözünü etmekte olduğum, ebeveynimize, çocuklarımıza ya da arkadaşlarımıza vermiş olduğumuz sözlerdir.
"Söz veriyorum, seni hayvanat bahçesine götüreceğim."
"Sana saçını boyamada yardımcı olabileceğimi söylemek isterim."
....
çünkü sözü alan kişi sözünüzde duracağınızın ve güzel günlerin kapıda olduğunun bilincinde oluyor.
Bu vaatler ruhu canlandırır, beyni güçlendirir ve bedeni tatmin eder.
Eğer başkalarına bu tür vaatlerde bulunuyorsak, neden kendimizi seyrek olarak şımartıyoruz?
Eğer vaatler böylesi güzel sonuçlar doğuruyorsa, kendimize sözler verip de bu sözlerimizi tutarsak mutlu insanlar oluruz.
...
Son zamanlarda kendime kaç kere söz verdiğimi, onları neden yaptığımı, eğer verdiğim sözlerde dursaydım ne olacağını sordum
ve fark ettim ki, diğer insanlara daha çok söz vermişim ve kendime verdiklerimi "eğer zamanım olursa", "zamanım olduğunda" ve
"işim biter bitmez" gibi söylemlerle sınırlamışım.
****
Bu mesajı yazmayı bitirdikten sonra kendime buzdolabından bir meyve ısmarlayacağım.(Mesaj bitti, bir de şu e-postalara cevap yazayım da ondan sonra ısmarlarım.)

E-postalara cevap yazdım. Meyveyi boş ver. Parka gidip biraz hava alayım. Şu e-postaları gönderir göndermez parktayım.

İnternete bağlanmışken bir de …. sitesine bakayım.
Şu iki mesajı not alayım daha sonra bu mesajlara cevap yazarım.
Üüüüf! siteye bağlanalı yarım saat olmuş. Ezanda okundu. Namazı kılayım.
Ondan sonra parka giderim. Ama bugün okumam gereken kitabı okumadım.
Parkta okusam. Vakitte epey geç oldu. Şimdi parka gidip vakit kaybetmeyeyim.
Zaten şu programda yapmam gerekenleri de yapamadım...

Siz kendinize verdiğiniz sözleri tutabiliyor musunuz?
 

Konu görüntüleyen kullanıcılar

Benzer konular