Bu Siteyi Ziyaret Etmek İçin Lütfen Tarayıcınızda JavaScript'i Etkinleştirin.

İslam Tasavvuf | WowTurkey Kaliteli Genel Forum Sitesi Bilgi Resim Ulaşım

İslam Tasavvuf

VeRa

Paylaşımcı Üye
Üç Aylar Takvimi
1000011565.jpg
 
Ayrılık hallerinden bir haldir, hüzün!..
Dünya dediğimiz, bir hüzün gurbeti değil mi zaten?..

Hüzün ki, en çok yakışandır aşıklara!..
Yandık, yakıldık, ama hüzünden yana asla yakınmadık!..

Ne de olsa biz, mahzun bir Peygamberin ümmeti değil miyiz?..

Hüzün taze tutar, Aşk yarasını!..
Yaramdan da hoşum, yarimden de!..

Şems-i TEBRİZİ
1000011567.jpg
 
  • Beğen
Tepkiler: Nihan ve yuSuF
Tasavvuf; dünyevî menfaat arayışıyla belli kisvelere bürünerek "arz-ı endam" etmek değildir.

Bilakis, nefsin süflî arzularından uzaklaşıp dünya meylini kalpten çıkararak, tevâzu ve hiçlik hissiyatı içinde Cenâb-ı Hakka "arz-ı hâl" edip kendini bir "abd-i aciz" olarak görmektir...
1000011568.jpg
 
“Zorluğu görünce sevin, artık kolaylığa çıkıyorsun!” diyen Gazali, hayatın zorluklarının geçici olduğunu ve her zorluğun ardından bir kolaylığın geleceğini ifade eder.

Bu söz, insanlara zorluklarla karşılaştıklarında umutsuzluğa kapılmamaları gerektiğini hatırlatır. Zorluklar, kişinin dayanıklılığını artıran, sabrı öğretip karakterini geliştiren önemli deneyimlerdir.

Dolayısıyla, zorlukları birer fırsat olarak görmek, bu süreçte gelişim sağlamak ve sonunda gelecek olan kolaylık için sevinç duymak, bireylerin yaşam yolculuklarında önemli bir yer tutar. Gazali, bu anlayışla, zorlukların aslında birer öğretmen olduğunu ve her sıkıntının ardından gelen kolaylığın değerini vurgulamaktadır.
.

1000011571.jpg
 
Kendinden değil Rabbinden bilen kazanır..

"O seni yardımıyla ve müminlerle destekleyen, gönülleri sevgiyle birleştirendir. Yeryüzünde olan her şeyi harcasaydın yine de kalplerini birleştiremezdin..." (Enfal 62, 63)

Allah'a güvenen darda kalmaz...
"Allah size yardım ederse artık sizi yenecek hiçbir kimse yoktur; eğer sizi yardımsız bırakırsa O’ndan sonra size kim yardım edebilir? Müminler yalnız Allah’a güvensinler."
Âli İmrân 160
1000011577.jpg
 
K U L H A K K I ;

Her zaman ve sadece para-pul,
dünya malı değildir.

Bazen bir kalptir, kırılmaması gerekirken
kırıp parçaladığımız, kazanılması gerekirken umursamadığımız..

Bazen bir gönüldür, vermemiz gerekirken vermediğimiz, almamız gerekirken
almadığımız...

Kederini dağıtmamız gerekirken önemsemeyerek yanından geçtiğimiz..
Bazen bir itibar ve haysiyettir, korunması gerekirken yerle bir ettiğimiz
Bazen bir onurdur, ayaklar altına alınmaması gereken...

Bazen bir özveridir, bulunulması gereken..
Bazen bir bakıştır, hakaretle baktığımız..
Bazen bir dildir, alay ettiğimiz, iftira attığımız.
Evet bu küçücük dil...

Hem alay vesilesidir, hem moral
Hem yergi aracıdır, hem övgü
Hem ateş yakma sebebidir, hem ateşi söndürme
Onca nimet varken kul hakkı yemeyin...

1000011621.jpg
 
Bir başkasının geçmişini kurcalamak ya'da geçmişinden rahatsız olmak, o kişinin şimdiki hâlinden'de rahatsız olmak demektir.

“Ömer hatırlıyor'musun hani sen beni öldürmeye gelmiştin ?”
dedi mi Allah Resûlü hiç?

Kardeşine pişman olduğu geçmişini hatırlatmak, yarasının iyileşmesini engellemektir.

Onarmak, yarayı kapamak, faziletli kişilerin ahlakıdır.
Sağduyulu bir insan olmak, insanlığımızın aktif pusulasıdır.

Dostuna, arkadaşına ,kardeş bildiğine ve hatta tanımadığınada yapma !...

Hiç'mi ?
Hataların, yanlışların olmadı ?
Hadi otur ,kendi geçmişini sorgula, kendini ayıpla...

1000011622.jpg
 
  • #10
Ve İnsanlar !
öyle şeyler yaşayıp , öyle şeyler görecekler ki ,duygularına sadece bir Ayet kifayet olacak...

" Ya leyteni Küntü Turâbâ "

Keşke toprak olsaydım!.. -
1000011685.jpg
 
  • #11
HiÇ olmakta yanlış anlaşılıyor..

Hiç olmak, kendini hiçe saymak değildir.
Hiç olmak, kendini aşağılamak, ezik olmak değildir.
Hiç olmak, kendinden nefret etmek değildir.
Hiç olmak, iradesizliği tercih etmek değildir.

Hiç olmak içimizdeki narsist benliği yok etmektir.
Hiç olmak kötücül arzularımızın üstesinden gelmektir.
Hiç olmak İlahi bir nefes olan ruhumuzla özdeşleşmektir.
Hiç olmak irademizi Allah'ın iradesiyle senkronize etmektir..
1000011569.jpg
 
  • #12
Kur'an'da oyun ve eğlence olarak nitelenen "bu-dünyacı hayat"tır, Allah'ı hesaba katmayan yaşam tarzıdır.

Yoksa yeryüzü, Allah'ın bir âyetidir, son derece kıymetlidir ve kutsaldır.

Hayat da Allah'ın bir âyetidir ve insana bahşedilen en büyük nimetlerdendir.

Dünyayı da hayatı da önemsemek varoluşsal bir görevdir insan için...
1000011702.jpg
 
  • #13
Zina artınca "hastalıklar" artar.

İsraf artınca "yokluk" başlar.

Alkol tüketimi artınca "suç" artar.

Adaletsizlik artınca "huzursuzluk" artar.

Şirk artınca "toplumsal akılsızlık" artar.

Ahlâksızlık artınca "insan bozulur"

Faiz artınca "bereket" kalkar.

1000011703.jpg
 
  • #14
Adam olmak,
Âdem olmak'tır...

Adam olmak, çalışıp ilim tahsil etmekle, terakki ile ulaşılabilen ve meleke halini aldığı için devamlılık gösteren bir davranış güzeliğine, yahut kemalata nailiyettir.
Onun için ebeveynler, evladımız okusun yahut büyüsün adam olsun derler.
Fakat adamlık bu okuma veya büyümenin sonunda ulaşılan mevki ve makamla değil ,muamele ile kâim olur...
Adam olmak tabirindeki adam kelimesi âdem den galattır; dolayısıyla adam olmak aslında âdem olmak"tır.
Kelimenin arka planındaki cinsiyet manası buradan gelmektedir.

Bâkî’nin, "nsân-ı kâmil olmağa sa‘y eyle âdem ol" veya "Nev‘î’nin, Nev‘iyâ lâzım değil olmak fülân ibn-i fülân / Ma‘rifet kesbeyle tâ bir âdem ol Âdem gibi"
mısralarında hem adam lafzı doğru imlası ile âdem şeklinde kullanılmış, hem de adam olmanın çalışma ve marifet kazanmayla alakasına işaret edilmiştir.
Yine Bâkî’nin de belirttiği gibi bizim kültürümüzde adam ın tam karşılığı insân-ı kâmil'dir.

Böyle olduğu içindir'ki her insan adam değildir.
(Alıntı)

1000011705.jpg
 
  • #15
Űç şey boşunadır der Îmam Gazâlî;

Aptala nasîhat etmek,
Cahîl île tartışmak,
Îkî yűzlű île dost olmak,
...

Toplumsal hayatta uzak durulması gereken űç sorunlu kîşîlîk tîpî...

Aptal; Ahmaklık alametî taşıyan, sőz ve nasiîhatîn fayda etmedîğî kîmsedîr.

Cahîl; Kendîsîyle hîç tartışma konusu űretmeyîn,
Mevlana ne güzel sőylemîş:
"Cahille gîrme münakaşaya.Ya sînîrînî zıplatır tavana, ya da yazık olur adabına."

Îkî yűzlű îse (Műnafık); Asla gűven vermeyen, yalancı,sadâkatten uzak,vefâ yoksunu kîmsedîr.

1000011707.jpg
 
  • #16
Tasavvuf islamla alakası olmayan apayrı bir dindir. Ne Peygamber Efendimiz (sav) ne sahabe ne de bunları gören nesil tasavvuf ehli değildir. Yok hulul etmekmiş yok cevhermiş yok arazmış yok bilmem neymiş... Bunların tamamı da Allah'ın hakkında hiçbir delil indirmediği zırvalardır. İslamda ölülerin Dünya üzerinde hiçbir tasarrufu yoktur ama tasavvuf dininde vardır. Kadir Gecesi hariç, kandiller bidattir ve ateştedir. Kim dinde yenilik çıkarırsa ahirette kendisinden kabul edilmeyecektir ve onlar hüsrana uğrayanlardan olacaktır. Celaleddin-i Rumi denen zat kendi hevasından bir şeyler uydurup bunun vahiy olduğunu iddia eden bir zındıktır. İslamda müzik eşliğinde dönmek diye bir şey yoktur, tasavvufta vardır. İslamda rabıta yoktur, tasavvufta vardır. (Yani bu dinlerin ibadetleri de farklıdır.) Şeytan baktı ki islamı değiştiremiyor, tasavvuf diye bir din icat etti bunu da islam diye kakaladı. Bu tuzağa düşenler acilen tevbe etmeli ve müslüman olmalıdır. Hak yol selefin yoludur. Çünkü selefin islamı doğru anladığı ayetle sabittir. (Tevbe 100) Ve selef tasavvuf ehli değildir. Biraz karışık oldu ama akleden bir toplum için yazdıklarım gayet net. Ve bu mesajın muhatabı herhangi bir şahıs değil tasavvuf bataklığına düşmüş herkes.
 
  • #17
Tasavvuf islamla alakası olmayan apayrı bir dindir. Ne Peygamber Efendimiz (sav) ne sahabe ne de bunları gören nesil tasavvuf ehli değildir. Yok hulul etmekmiş yok cevhermiş yok arazmış yok bilmem neymiş... Bunların tamamı da Allah'ın hakkında hiçbir delil indirmediği zırvalardır. İslamda ölülerin Dünya üzerinde hiçbir tasarrufu yoktur ama tasavvuf dininde vardır. Kadir Gecesi hariç, kandiller bidattir ve ateştedir. Kim dinde yenilik çıkarırsa ahirette kendisinden kabul edilmeyecektir ve onlar hüsrana uğrayanlardan olacaktır. Celaleddin-i Rumi denen zat kendi hevasından bir şeyler uydurup bunun vahiy olduğunu iddia eden bir zındıktır. İslamda müzik eşliğinde dönmek diye bir şey yoktur, tasavvufta vardır. İslamda rabıta yoktur, tasavvufta vardır. (Yani bu dinlerin ibadetleri de farklıdır.) Şeytan baktı ki islamı değiştiremiyor, tasavvuf diye bir din icat etti bunu da islam diye kakaladı. Bu tuzağa düşenler acilen tevbe etmeli ve müslüman olmalıdır. Hak yol selefin yoludur. Çünkü selefin islamı doğru anladığı ayetle sabittir. (Tevbe 100) Ve selef tasavvuf ehli değildir. Biraz karışık oldu ama akleden bir toplum için yazdıklarım gayet net. Ve bu mesajın muhatabı herhangi bir şahıs değil tasavvuf bataklığına düşmüş herkes.
Anliyorum sizi normal selefi düşünce bakış açısına yabancı değiliz. Siz insanları tekfir ettiğinizin bile farkında değilsiniz. Aykırı bir yolmuş gibi ehlisunnet vel cemaatlere karşı olan bir zihniyet.. Cemaate bağlı insan degilim! Ha bazı yanlış olan şeyleri tastik ediyorumuyum tabi ki hayır. Akıl tutulması ne ben ne de başkaları yaşıyor.!!
Ama hakiki yol üzerinde olan herkese saygım vardır. Paylaşımıma bu şekilde tekfir yaparak karşınızda ki insana, ya da insanlara dinsiz muamelesi yapma hakkını alamazsın ve bunu kendin de göremezsin. Kendi doğrularınızi alın paylasimim dan çekilin. Günahı da sizin.!

"Bilgilendirme olmasi icin buraya bir yazı bırakıyorum.."

Sual: Tasavvuf nedir?
CEVAP
Tasavvuf, kalbi saf yapmak, kötü huylardan temizlemek ve iyi huylarla doldurmak demektir. Tasavvuf hâl işi olduğu için, yaşayan bilir, tarif ile anlaşılmaz.

Tasavvuf ilmi, kalb ile yapılması ve sakınılması gereken şeyleri ve kalbin, ruhun temizlenmesi yollarını öğretir. Buna (Ahlak ilmi) de denir.

Tasavvuf ehli, kendi derecesine göre, tasavvufu tarif etmiştir. Birkaçı şöyle:

Tasavvuf, dinin emirlerine uyup, yasaklarından kaçarak kalbi kötü huylardan temizleyip, iyi huylarla doldurmak demektir.

Tasavvuf, sünnet-i seniyyeye yapışmak ve bid'atlerden kaçmaktır.

Tasavvuf, nefsin iman ve itaat etmesi, bütün ibadetlerin ve bütün hayırlı işlerin hakiki ve kusursuz olmasıdır. Allahü teâlânın lütuf ve ihsanı ile daha yükseklere çıkanlar da olur.

Tasavvuf, fâni olan her şeyden yüz çevirip, baki olana bağlanmaktır.

Tasavvuf, İslam ahlakı ile süslenmektir.

Tasavvuf, ölmeden önce ölmektir.

Tasavvuf, baştan başa edeptir, tamamen edepten ibarettir.

Tasavvuf, kadere rızadır.

Tasavvuf, Hak teâlâya inkıyaddır, kayıtsız şartsız teslimiyettir.

Tasavvuf, emeli bırakıp amele devam etmektir.

Tasavvuf, kalbi kötü huylardan temizlemek ve iyi huylarla doldurmaktır.

Tasavvuf, namaz, oruç ve geceleri ibadet etmek demek değildir. Bunları yapmak her insanın kulluk vazifesidir. Tasavvuf, insanları incitmemektir. Bunu yapan, vasıl olmuş, yani maksada kavuşmuştur.

Tasavvuf, insanı, ibadetlerde gereken ihlasa ve insanlara karşı gereken güzel ahlaka kavuşturan yoldur. İnsana bu yolu mürşid-i kâmil öğretir.

Tasavvuf, her sözünde, her işinde, dine yapışmaktır.

Tasavvuf, ızdırap çekmektir. Sükun ve rahatlıkta, tasavvuf olmaz. Yani, aşıkın maşuku aramaya çalışması, maşuktan başkası ile rahat etmemesi gerekir.

Tasavvuf, Resulullahın mübarek kalbinden çıkıp, evliyanın kalblerine gelen bilgilerdir.

Tasavvuf, kendi nefsinin ayıplarını, kusurlarını anlamaktır ve dine uymakta kolaylık ve lezzet hasıl olmaktır ve gizli olan şirkten, küfürden kurtulmaktır.

Tasavvuf, herkese merhametli olmak ve ruhsat olan ameli terk etmektir.

Tasavvuf, Allahü teâlâyı, görür gibi ibadet etmektir. Hadis-i şerifde buyuruldu ki:
(Allahü teâlâyı görür gibi ibadet et! Sen Onu görmüyorsan da, O seni görüyor.) [Buhari]

Allahü teâlânın gördüğüne inanan, Onun beğenmediği bir şeyi yapabilir mi? Yanındaki iki meleğin, günah ve sevapları tespit etmekle görevli olduğunu yakînen bilen kimse, kötü işler yapabilir mi?

Tasavvufun yediyüzden fazla tarifi yapılmıştır. Hepsinin özü ehemmi, mühimme tercihtir. Yani çok önemli işi, önemli işten önce yapmaktır.

Ağlayan bir kimse görsek, hangi üzücü şeyin bu kimseyi ağlattığını bilemeyiz. Eğer ayağına diken battığı için ağlıyorsa, diken bize batmadığı için, ona verdiği ızdırabı anlayamayız. Bir delinin, ne için güldüğünü bilemeyiz. (Şunun için gülüyorum) dese bile, o hadise deliye tesir ettiği gibi bize tesir etmez. Aşığın hâli bir başkadır. Tasavvuf da böyle bir hâl işi olduğu için biz bilemeyiz.

Tasavvufta makamlar
Tasavvuf erbabından Mevlana Abdurrahman Cami hazretleri buyuruyor ki:
Tasavvufta, makamların sonuna varan mutasavvıflar iki çeşittir:

Birincisi, Peygamber efendimiz aleyhisselamın izinden giderek, kemale erdikten sonra, insanları irşad için halk derecesine indirilmiş irşad ehli olanlardır.

İkincisi, yükseldikleri derecelerde bırakılıp insanların yetişmesi ile vazifeli olmayanlardır. Bunlara evliya denir.

Tasavvuf yolunda yürüyenler de iki kısımdır:

Birincisi, Allahü teâlâdan başka her şeyi unutup, yalnız Onu ister. [Yunus Emre’nin, "Bana seni gerek seni" demesi böyledir.]

İkincisi de Cenneti isteyen taliblerdir.

İmam-ı Rabbani hazretleri buyurdu ki:
(Tasavvuf ehlindeki haller ve marifetler, muhabbetin fazla olmasından hasıl oluyor. Allahü teâlânın sevgisi, bu büyükleri o kadar kaplıyor ki, başka şeylerin ismi ve cismi hatırlarına gelmiyor. Başka bir şey görmüyorlar. İster istemez, sevgi sarhoşluğu ile, üzerlerini bu halin kaplaması ile, başka şeyleri yok biliyorlar. Allahü teâlâdan başka bir şey görmüyorlar. [Hallac-ı Mansur’un "Enel-hak" demesi gibi.] Bu hallerin ve marifetlerin ötesinde başka kemaller ve üstünlükler vardır ki, o, kemalatın yanında bu haller ve marifetler, okyanus yanında bir damla gibidir.)

Tasavvuf, Yahudi veya Yunan filozoflarının uydurması değildir. Tasavvuf bilgilerinin hepsi Resulullah efendimizden gelmektedir. Bunların isimleri sonradan konulmuştur. Resulullahın, Peygamber olduğu bildirilmeden önce, kalble zikrettiği muteber eserlerde yazılıdır.

Zikir ve nefs muhasebesi, Resulullah ve Eshab-ı kiram zamanında da vardı. Hicri 2. asır sonlarında, Ehl-i sünnetten, kalblerini gafletten koruyanların ve nefslerini Allah’a itaate kavuşturanların bu hallerine Tasavvuf ve kendilerine Sofi ismi verildi. Kendine ilk defa sofi denilen zat, Ebu Haşim Sofidir.

Tasavvuf, İslam ahlakı ile ahlaklanmak için gereken bilgileri öğreten bir ilimdir. Tıp ilmi, beden sağlığına ait bilgileri öğrettiği gibi, tasavvuf da kalbin, ruhun, kötü huylardan kurtulmasını öğretir, kalb hastalıklarının alametleri olan kötü işlerden uzaklaştırır, Allah rızası için güzel iş ve ibadet yapmayı sağlar. Zaten dinimiz, önce ilim öğrenmeyi, sonra buna uygun iş ve ibadetin Allah rızası için yapılmasını emreder. Kısaca din, ilim, amel ve ihlastan ibarettir.

İmam-ı Malik hazretleri buyurdu ki:
Fıkhı öğrenmeden tasavvuf ile uğraşan dinden çıkar, zındık olur. Fıkhı öğrenip tasavvuftan haberi olmayan bid'at ehli, sapık olur. Her ikisini edinen hakikate kavuşur. (Merec-ül bahreyn)

Kalbin, kötü huylardan temizlenmesi için, Allah için olmayan her şeyin sevgisini kalbden çıkarmak gerekir. Bu yolda ilerlemek Peygamberlerin ahlakındandır.

Kötü sıfatlar, cahillik, öfke, riya, kin, haset, kibir, ucup cimrilik, mal ve makam sevgisi, övülmeyi sevmek, ayıplanmaktan korkmak, suizan, övünmek gibi şeylerdir.

Güzel huylar, ilim, tefekkür, rıza, hayâ, tevazu, merhamet, mürüvvet, cömertlik gibi güzel işlerdir. Kötü sıfatlardan kurtulmak ve güzel huylarla süslenmekle kalb temizlenmiş olur.

Huzura kavuşmak için
Dünya ve ahiret iyiliklerine, rahat ve huzura kavuşmak için birinci olarak doğru bir iman sahibi olmak gerekir. Doğru bir imana kavuşmak için, Ehl-i sünnet itikadını öğrenmek ve inanmak gerekir.

İkincisi, insanların saadeti için gereken şey, dinin emir ve yasaklarını öğrenmektir. Dinimizde bildirilen helali, haramı ve diğer hususları öğrenmek ve buna uygun hareket etmektir.

Üçüncüsü, kalbin kötülüklerden temizlenmesi ve nefsin terbiye edilmesidir. Nefs hep kötülük yapmak ister. Onun bu isteklerinden kurtulmak ve Allah sevgisini kalbe yerleştirmek için, tasavvuf âlimlerinin eserlerini okuyup amel etmek gerekir.

Bir kimse doğru imana kavuşur, dinin emirlerini seve seve yerine getirirse enbiyaya, evliyaya ve melaikeye benzer ve onlara yaklaşır. Aynı cinsten olan şeyler, birbirini çektiği gibi onlar tarafından yanlarına çekilir. Çok büyük bir mıknatısın bir iğneyi çekmesi gibi onu yüksekliklere çekip Cennete kavuşmasına sebep olurlar.

Manen yükselmek dünya ve ahiret saadetine kavuşmak bir uçağın uçmasına benzetilirse, iman ile ibadet, bunun gövdesi ve motorları gibidir. Tasavvuf yolunda ilerlemek de, bunun enerji maddesi, yani benzinidir. Tasavvufun iki gayesi vardır: Birincisi, imanın yerleşmesi ve şüphe getiren tesirlerle sarsılmaması içindir. Akıl ile, delil ve ispat ile kuvvetlendirilen iman böyle sağlam olmaz. Allahü teâlâ buyurdu ki:
(Kalblere imanın yerleşmesi ancak ve yalnız zikir ile olur.) [Rad 28]

Zikir, her işte, her harekette Allahü teâlâyı hatırlamak, Onun rızasına uygun iş yapmak demektir. İkinci gayesi, ibadetlerde kolaylık, lezzet hasıl olması için, nefsten doğan sıkıntıların giderilmesidir. İbadetleri kolaylıkla, seve seve yapmak ve günah olan işlerden de nefret edip uzaklaşmak, ancak tasavvuf ilmini öğrenip, bu yolda ilerlemek ile mümkündür..
 
  • #19
Günah işleyip de kendilerine ölüm gelince: "İşte ben şimdi tevbe ettim" diyen kimselerin tevbesi kabul edilmez..

Nisa suresi 18
1000012445.jpg
 
  • #20
𝕷𝖆 𝖎𝖑𝖆𝖍𝖊 𝖎𝖑𝖑𝖆𝖑𝖑𝖆𝖍

"Lâ İlahe İllallah" sözünü
Söyleyen kimse doksan dokuz
Bela çeşidini def eder ki bunların
En hafifi kaygı ve üzüntüdür...!

H.z Muhammed S.A.V
1000012447.jpg
 

Konu görüntüleyen kullanıcılar

Benzer konular