Bu Siteyi Ziyaret Etmek İçin Lütfen Tarayıcınızda JavaScript'i Etkinleştirin.

Süper İnsan Olmak İster Misiniz? | WowTurkey Kaliteli Genel Forum Sitesi Bilgi Resim Ulaşım

Süper İnsan Olmak İster Misiniz?

turgutkuzan

Paylaşımcı Üye
Süper İnsan Olmak İster Misiniz?

Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerimize olsun.

Kendimizi tanımak, insanlarla SAĞLIKLI ilişkiler kurabilmek, düşünce, duygu, davranış arasındaki ilişkileri bilmek ve bu ilişkileri en iyi şekilde uygulayabilmek bizi süper insan konumuna yükseltir. Özellikle düşünce konusunda kuantum düşünce tekniğini benimsemek inancı besler.

Risale-i Nur Külliyatı, Sözler isimli eserin Yirmi Üçüncü Sözünde belirtildiği gibi:

İman hem nurdur, hem kuvvettir. Evet, hakikî imanı elde eden adam, kâinata meydan okuyabilir ve imanın kuvvetine göre, hâdisâtın tazyikatından kurtulabilir.

Duygu - Düşünce - Davranış kavramları arasında şu BASİT ilişki var :

Duygu duygu oluşturuyor
Duygu düşünce oluşturuyor
Duygu davranış oluşturuyor

Düşünce düşünce oluşturuyor
Düşünce duygu oluşturuyor
Düşünce davranış oluşturuyor

Davranış davranış oluşturuyor
Davranış duygu oluşturuyor
Davranış düşünce oluşturuyor

Özetle söylemek gerekirse bir davranışı kazandırmak veya davranışı anlamak için o davranışla ilgili duygu, düşünce ve davranışı oluşturan diğer davranışı da bilmek gerekiyor.

Bu kavramlar arasındaki ilişkiyi çözebilmek için asgari 50 tane kadar duygunun ne olduğunu NET olarak bilmek gerekir.
Ayrıca duygu ve düşünceleri ayırt edebilmek gerekir.

Davranışı tetikleyen/tetikleyecek hususun duygu mu, düşünce mi yoksa başka bir davranış mı olduğunu bilmek gerekiyor.

Bu başlık altında düşünce, duygu, davranış hakkında bilgiler paylaşarak süper insan olmak için neler yapılabileceğinin anlaşılmasını sağlayacağım.
 
Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerimize olsun.

Düşünce, zihinsel bir süreçtir; zihnin nesneler, olaylar, fikirler, semboller vb. hakkında ürettiği fikirler, imgeler, kavramlar ve yargılardır.

Düşünceler, duyularımız aracılığıyla edindiğimiz bilgiler, deneyimlerimiz, anılarımız ve hayal gücümüz tarafından şekillenir.

Düşünmek, problem çözmek, karar vermek, plan yapmak, öğrenmek ve yaratmak gibi birçok bilişsel yeteneğimizin temelini oluşturur.

Düşüncelerin nasıl sınıflandırıldığına dair farklı yaklaşımlar vardır.

İşte bazı yaygın sınıflandırma yöntemleri ve örnekleri:

1. İçeriklerine Göre Düşünceler:

  • Somut Düşünceler: Gerçek ve fiziksel nesnelerle ilgili düşüncelerdir. Örnek: "Masa", "ağaç", "kedi" gibi nesneler hakkında düşünmek.
  • Soyut Düşünceler: Kavramlar, fikirler ve ilişkiler gibi somut olmayan şeylerle ilgili düşüncelerdir. Örnek: "Adalet", "özgürlük", "aşk" gibi kavramlar hakkında düşünmek.
2. İşlevlerine Göre Düşünceler:

  • Yaratıcı Düşünceler: Yeni fikirler, çözümler veya ürünler üretmeye yönelik düşüncelerdir. Örnek: Bir sanat eseri tasarlamak, bir probleme yeni bir çözüm bulmak.
  • Eleştirel Düşünceler: Bilgileri analiz etme, değerlendirme ve yargılama yeteneğini içeren düşüncelerdir. Örnek: Bir argümanın geçerliliğini değerlendirmek, bir kararın olası sonuçlarını analiz etmek.
  • Problem Çözme Düşünceleri: Bir problemi tanımlama, analiz etme ve çözme sürecini içeren düşüncelerdir. Örnek: Matematik problemi çözmek, bir arızayı gidermek.
  • Karar Verme Düşünceleri: Farklı seçenekler arasından birini seçme sürecini içeren düşüncelerdir. Örnek: Bir iş teklifini kabul etmek, bir tatil yeri seçmek.
3. Yapılarına Göre Düşünceler:

  • Otomatik Düşünceler: Farkında olmadan ve hızlı bir şekilde ortaya çıkan düşüncelerdir. Genellikle duygusal tepkilerle ilişkilidir. Örnek: Bir tehlike anında hissedilen korku düşüncesi.
  • Kontrollü Düşünceler: Bilinçli çaba gerektiren ve daha yavaş gerçekleşen düşüncelerdir. Örnek: Bir makale yazmak, bir proje planlamak.
4. Yönlerine Göre Düşünceler:

  • Geçmişe Yönelik Düşünceler: Geçmişte yaşanan olaylar ve deneyimlerle ilgili düşüncelerdir. Örnek: Bir anıyı hatırlamak, geçmişteki bir hatadan ders çıkarmak.
  • Geleceğe Yönelik Düşünceler: Gelecekte olabilecek olaylar ve olasılıklarla ilgili düşüncelerdir. Örnek: Bir plan yapmak, bir hedef belirlemek.
  • Şimdiki Zamana Yönelik Düşünceler: Şu anda yaşanan durum ve deneyimlerle ilgili düşüncelerdir. Örnek: Bir konuşmayı dinlemek, bir manzarayı izlemek.
Düşünce Türleri ve Örnekleri:

  • Hayaller: Gerçek olmayan, hayali imgeler ve senaryolar. Örnek: Uçmak, ünlü olmak, bir ödül kazanmak.
  • Anılar: Geçmişte yaşanan olayların zihinsel temsilleri. Örnek: Çocukluk anıları, bir tatil anısı.
  • İnançlar: Bir şeyin doğru olduğuna dair kabuller. Örnek: Dini inançlar, bilimsel inançlar.
  • Önyargılar: Bir kişi veya gruba karşı önceden edinilmiş olumsuz tutumlar. Örnek: Irkçı önyargılar, cinsiyetçi önyargılar.
  • Fikirler: Bir konu hakkında geliştirilen düşünceler ve görüşler. Örnek: Siyasi fikirler, sanatsal fikirler.
Düşüncelerin sınıflandırılması, zihinsel süreçlerimizi anlamamıza ve düşünme becerilerimizi geliştirmemize yardımcı olur.
Düşüncelerimizin farkında olmak, duygularımızı, davranışlarımızı ve kararlarımızı daha iyi yönetmemizi sağlar.
Kontrollü düşünceleri çoğaltmak ve olumlu düşüncelere odaklanmak süper insan olma yolunda bir adımdır.
 
  • Beğen
Tepkiler: melisatuana
İnsan olunsa yeter 😀
Mikrofon tutsan herkes iyi insan.
Peki ama kim bu hırsızlar, sapıklar, dolandırıcılar, katiller,...
 
Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerimize olsun.

Duygu, içsel ve öznel bir deneyimdir.

Genellikle belirli bir durum, düşünce veya anıya tepki olarak ortaya çıkar ve fizyolojik değişiklikler (örneğin, kalp atış hızının artması), davranışsal ifadeler (örneğin, gülümseme veya kaşlarını çatma) ve öznel hisler (örneğin, mutluluk veya üzüntü) ile ilişkilidir.

Duygular, insan deneyiminin önemli bir parçasıdır ve davranışlarımızı, kararlarımızı ve sosyal etkileşimlerimizi etkiler.

Duyguların nasıl sınıflandırıldığına dair farklı yaklaşımlar vardır.

İşte bazı yaygın sınıflandırma yöntemleri ve örnekleri:

1. Temel Duygular: Bu yaklaşım, tüm insanlarda evrensel olarak bulunan ve doğuştan gelen bir dizi temel duygu olduğunu öne sürer. Genellikle kabul edilen temel duygular şunlardır:

  • Mutluluk: Hoşnutluk, neşe, memnuniyet gibi olumlu hisler. Örnek: Bir sınavdan yüksek not almak, sevdiğin birinden hediye almak.
  • Üzüntü: Keder, hüzün, hayal kırıklığı gibi olumsuz hisler. Örnek: Bir yakınının kaybı, bir ilişkinin sona ermesi.
  • Öfke: Kızgınlık, hiddet, sinirlilik gibi olumsuz hisler. Örnek: Haksızlığa uğramak, engellenmek.
  • Korku: Tehlike veya tehdit karşısında hissedilen endişe, gerginlik. Örnek: Yükseklik korkusu, karanlıkta kalmak.
  • Şaşkınlık: Beklenmedik bir olay karşısında hissedilen ani tepki. Örnek: Sürpriz bir partiyle karşılaşmak, beklenmedik bir haber almak.
  • Tiksinti: Hoş olmayan bir şeyden duyulan iğrenme, nefret. Örnek: Bozuk bir yiyecek yemek, kötü bir koku almak.
2. Olumlu ve Olumsuz Duygular: Bu sınıflandırma, duyguları deneyimlenme şekillerine göre iki ana kategoriye ayırır:

  • Olumlu Duygular: Mutluluk, neşe, sevgi, minnettarlık, heyecan gibi hoş ve arzu edilen hisler.
  • Olumsuz Duygular: Üzüntü, öfke, korku, kaygı, kıskançlık gibi hoş olmayan ve kaçınılmak istenen hisler.
3. Karmaşık Duygular: Temel duyguların birleşimiyle ortaya çıkan ve daha karmaşık bilişsel süreçleri içeren duygulardır.

  • Aşk: Sevgi ve bağlılığın birleşimi.
  • Kıskançlık: Öfke, korku ve üzüntünün birleşimi.
  • Utanç: Kendinden memnuniyetsizlik ve suçluluk duygularının birleşimi.
4. Plutchik'in Duygu Çarkı: Robert Plutchik tarafından geliştirilen bu model, sekiz temel duygu ve bunların farklı yoğunluklardaki varyasyonlarını gösteren dairesel bir diyagramdır. Bu modelde, zıt duygular birbirinin karşısında yer alır ve farklı duyguların karışımıyla yeni duygular oluşabilir. Örneğin, sevinç ve kabul birleşerek "aşk" duygusunu oluşturabilir.

Duyguların sınıflandırılması, duyguları anlamamıza ve deneyimlerimizi daha iyi ifade etmemize yardımcı olur.
Ancak, duyguların her zaman net bir şekilde sınıflandırılamayacağını ve farklı duyguların aynı anda yaşanabileceğini unutmamak önemlidir.
Ülkemizde duyguları BASTIRMAK, özellikle erkekler tarafından yaygın olarak tercih edilen bir durumdur.
Duygularımızın, FARKINDA olmak ve KONTROL ederek, bir güç olarak kullanılmaya başlamak süper insan olma yolunda bir adımdır.

duygu-dusunce-davranis2.jpg
Duygu_siniflamasi_Plutchik-wheel_carki.png
 
Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerimize olsun.

Davranış, canlıların iç veya dış uyaranlara karşı gösterdiği tepkilerin tümüdür. Bu tepkiler; bilişsel (düşünsel), duygusal ve fiziksel olabilir. Örneğin, sıcak bir sobaya dokunduğumuzda elimizi hızla çekmemiz fiziksel bir davranışken, bir problemi çözmeye çalışırken düşünmemiz bilişsel bir davranıştır. Bir film izlerken üzülmemiz ise duygusal bir davranıştır.

Davranışlar farklı şekillerde sınıflandırılabilir. İşte bazı yaygın sınıflandırma yöntemleri ve örnekleri:

1. Doğuştan Gelen ve Öğrenilmiş Davranışlar:

  • Doğuştan Gelen (İçgüdüsel) Davranışlar: Genetik olarak belirlenen ve deneyim gerektirmeyen davranışlardır. Refleksler ve içgüdüler bu kategoriye girer.
    • Örnekler: Bebeklerin emme refleksi, kuşların göç etmesi, örümceklerin ağ örmesi.
  • Öğrenilmiş Davranışlar: Deneyimler ve etkileşimler yoluyla kazanılan davranışlardır.
    • Örnekler: Bisiklet sürmeyi öğrenmek, yabancı dil konuşmak, bir müzik aleti çalmak.
2. Bilinçli ve Bilinçsiz Davranışlar:

  • Bilinçli Davranışlar: Farkında olarak ve isteyerek gerçekleştirdiğimiz davranışlardır.
    • Örnekler: Bir karar vermek, bir soruya cevap vermek, plan yapmak.
  • Bilinçsiz Davranışlar: Farkında olmadan veya otomatik olarak gerçekleştirdiğimiz davranışlardır.
    • Örnekler: Nefes almak, kalp atışı, araba kullanırken vites değiştirmek (bir süre sonra otomatikleşir).
3. Basit ve Karmaşık Davranışlar:

  • Basit Davranışlar: Tek bir tepkiden oluşan ve genellikle refleksif olan davranışlardır.
    • Örnekler: Göz kırpma, diz kapağı refleksi.
  • Karmaşık Davranışlar: Birden fazla tepkiyi içeren ve daha fazla bilişsel süreç gerektiren davranışlardır.
    • Örnekler: Araba kullanmak, bir konuşma yapmak, bir problem çözmek.
4. Normal ve Anormal Davranışlar:

  • Normal Davranışlar: Toplumun genel normlarına ve beklentilerine uygun olan davranışlardır. Bu, kültüre ve topluma göre değişiklik gösterebilir.
  • Anormal Davranışlar: Toplumun genel normlarından sapan ve genellikle psikolojik sorunlarla ilişkili olan davranışlardır.
5. Sözlü ve Sözsüz Davranışlar:

  • Sözlü Davranışlar: Konuşma, yazma gibi dil kullanarak iletişim kurduğumuz davranışlardır.
  • Sözsüz Davranışlar: Beden dili, jestler, mimikler, ses tonu gibi iletişim biçimleridir.
Davranışların İncelendiği Alanlar:

Davranışlar, birçok farklı disiplin tarafından incelenir:

  • Psikoloji: İnsan davranışlarını ve zihinsel süreçlerini inceler.
  • Sosyoloji: Toplumsal etkileşimleri ve grupların davranışlarını inceler.
  • Etoloji: Hayvan davranışlarını doğal ortamlarında inceler.
  • Antropoloji: İnsan kültürlerini ve davranışlarını farklı toplumlarda inceler.
Davranışları anlamak, kendimizi ve başkalarını daha iyi anlamamıza, iletişimimizi geliştirmemize ve sosyal etkileşimlerimizi daha etkili bir şekilde yönetmemize yardımcı olur.
Davranışlarımızın, FARKINDA olmak ve KONTROL ederek, OLUMLULUK ODAKLI bir güç olarak kullanmaya başlamak süper insan olma yolunda bir adımdır.
 
Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerimize olsun.

Düşünmek üzerine düşünceler

- Hiç kimse yumrukları sıkılıyken NET düşünemez.


Yumrukların sıkılı olması, OLUMSUZ bir duygu tarafından tetiklenen bir davranıştır.

OLUMSUZ bir duygunun etkisi altındaki insanın NET (sağlıklı) düşünmesi beklenilemez.

- Hayat, hissedenler için trajedi, düşünenler için komedidir. (Jean de la Bruyere)

Bir insanın duygu ve düşünceleri arasında uyumsuzluk varsa o insanın OLUMLU (sağlıklı) bir davranışın içinde olması beklenilemez.

- Eskici bağırır ama antikacı bağırmaz. İnsan bağırırken düşünemez. (Necip Fazıl Kısakürek)

Sesi yüksek çıkan (bağıran) insanların söylediklerini filtreden geçirmek gerekir.

Bu insanların sesini yüksek çıkarmaya çalışırken düşünemediğini unutmamalıyız.

- Yazı yazmayı öğrenmek, her şeyden önce düşünmeyi öğrenmektir.

Yazı yazmayı öğrenmekten kastedilen kitap, makale, hikaye, şiir vs. yazmayı öğrenmektir.
Düşünceler yazıya dönüşmediği sürece yeterince NET/SAĞLIKLI ifade edilememektedir.

Yazmak SİSTEMLİ düşünme özelliği kazanmaya vesile olmaktadır.

- Diğerleri dünyaya bakıyor ve “Neden?” diye soruyor. Ben bambaşka bir dünya düşünüyor ve “Neden olmasın?” diye soruyorum.

Bakmak ile düşünmek arasındaki fark bu kadar NET'tir.

- Düşünmeden öğrenmek faydasız, öğrenmeden düşünmek tehlikelidir. (Konfüçyüs)

Her ikisini de yapabilen kişilerle birlikte yaşıyoruz. Çifte zarardayız

- İnsanların gerçekten ne düşündüklerini öğrenmek için, söylediklerinden çok, yaptıklarına dikkat edin [René Descartes (Dekart)]

Günümüz insanları çoğunlukla "Kişisel bütünlük" içinde değillerdir.

Söyledikleri ile yaptıkları arasında farklılıklar vardır.

Yapılanlara dikkat etmek düşünceleri DOĞRU anlamaya yardımcı olur.

- Bırakıyorum ne isterlerse düşünsünler. Eğer benim yaptıklarımla uğraşacak kadar takıyorlarsa zaten, onlardan daha iyiyim demektir. (Marilyn Monroe)

Bazı insanlar yapar, bazı insanlar yapılanlar/yapanlar hakkında KONUŞUR (dedikodusunu yapar). Siz hangisini tercih ediyorsunuz?

- Herkes dünyayı değiştirmeyi düşünüyor da kimse kendini değiştirmeyi düşünmüyor. (Leo Tolstoy)

Herkes kendini değiştirmeyi düşünseydi, cenneti ahirette aramaya gerek kalmazdı.

- Sonunda olacaklar başlangıçtaki düşüncede gizlidir.
Düşünceler ile yapılanlar arasında farklar olabilir.

Eyleme geçildiğinde düşüncelerin yanlış olduğu / düşünülenlerin gerçekleştirilmesinin mümkün olmayacağının anlaşılması gibi durumlar dikkate alınmak koşuluyla...

- Amerika'yı keşfettiklerini düşünmek büyük hata. Sadece varlığını fark ettiler. (Oscar Wilde)

Fark etmek ile düşünmek arasındaki farkı çok güzel anlatan bir cümle.

- Mantıklı düşünce kişiyi A noktasından B noktasına götürür. Hayal gücü her yere. (Albert Einstein)

Mantığımızın hayallerimizi sınırlamasına izin vermeyelim.

- Kendinizi çoğunluğun yanında bulduğunuzda, durup düşünme vaktidir. (Mark Twain)

Forumdaki çoğunluğun yanında olan forumdaşlarım, DÜŞÜNME vaktiniz gelmiş

- Karakter ağaç ise, şan ve şeref o ağacın gölgesi gibidir; biz hep gölgeyi düşünürüz oysa gerçek olan ağacın kendisidir.

Karakter :

1. Ayırt edici nitelik
2. Bir bireyin kendine özgü yapısı, onu başkalarından ayıran temel belirti ve bireyin davranış biçimlerini belirleyen, üstün ana özellik, öz yapı, ıra, seciye
3. Bir kimsenin veya bir insan grubunun tutumu, duygulanma ve davranış biçimi
4. Bireyin kendi kendine egemen olmasını, kendi kendisiyle uyum içinde bulunmasını, düşünüş ve hareketlerinde tutarlı, sağlam kalabilmesini sağlayan özellikler bütünü

Toplumun diğer fertlerinden ayırt edici özelliklerinin FARKINDA olanlara ne mutlu...

- Hiç düşündünüz mü hangisi daha çok acıtıyor; bir şeyi söyleyip, keşke söylemeseydim demek mi, yoksa bir şey söylemeyip keşke söyleyebilseydim demek mi?

Acıya tahammül edebilirim. Bazı şeyleri söylemek/yapmak cesaret ister ve ben o kadar cesur değilim.

- Hiç bir şey kendiliğinden iyi ya da kötü değildir. Her şey onlar hakkında ne düşündüğümüze bağlıdır. (Shakespeare)

DÜŞÜNMEDİĞİMİZDE, neyin iyi, neyin kötü olduğuna bizim yerimize başkaları karar verir
.

- Akıllı insan düşündüğü her şeyi söylemez. Ama her söylediğini düşünür. (Aristoteles)

Akıllı insan olmak zor iş

- Yalnız kendi nefsini düşünüp dost arayan, hizmetçi arıyor demektir. (Cenap Şahabettin)

Kimin dosta ihtiyacı var ki... 100 - 150 tane hizmetçim olsa yeter.

- Düşünmeden konuşmanın cezası konuştuktan sonra düşünmeye mahkum olmaktır.

İnsanoğlunun düşünmeden geçirebildiği bir saniye bile yoktur.
Önemli olan sistemli ve verimli bir şekilde düşünebilme alışkanlığı kazanmaktır.

- Hiçbir ordu, zamanı gelmiş bir düşünceye karşı koyamaz. (Victor Hugo)

Düşünceler hiç bir zaman zamanında gelmiyor ki, ya erken geliyorlar, ya geç kalıyorlar

- İnsan ne kadar az düşünürse, o kadar çok konuşur. (Montesquieu)

İnsan ne kadar çok düşünürse o kadar çok düşüncelerini paylaşır.
Sözlü düşünce paylaşımları verimli olmamaktadır.
Düşünce paylaşımı yazı ile olduğu zaman daha NET ifade edilebilmektedir.
 
Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerimize olsun.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan beyin Duyguların psikolojisi isimli kitabından alıntılar:

  • Edison, 67 yaşında atölyesi ile birlikte her şeyi yandığında, ertesi gün ailesini toplayıp "Bütün hatalarımız yandı" diyebilmiş ve üç hafta sonra da fonografı icat etmişti.
  • Halk içinde Hakla beraber olmak, dünyayı fiilen değil kalben terk edebilmek.
  • Tüketerek mutlu olmaya çalışan Batının, paylaşarak mutlu olmayı hedefleyen Doğudan alacağı daha çok ders vardır.
  • Dışsal rehber (toplum), ancak içsel rehber (akıl ve vicdan) ile birleştiğinde bize yol gösterir.
  • Batı terk ettiği manevi değerleri modern yaşamın kazanımlarını koruyarak "psikoloji" adı altında tekrar hayata geçirmektedir. Bunun ifade şekillerinden biri de, "duygusal zeka" kavramı olmuştur.
  • Modernist bakış özgürlüğü, dürtüleri serbest bırakmak olarak tanımlarken; duygusal zekanın keşfiyle, gerçek özgürlüğün "dürtülerden özgür olmak" olduğunu kabul görmeye başladı.
  • Beynimiz duygu, düşünce ve davranışların oluşmasında kaynaklık mı, aracılık mı yapıyor?
  • Sol beyin "eğer" ve "fakat" kelimelerini çok kullanır. Bu iki kelime hemen karar vermemeyi ifade eder.
  • Sağ beyin ise duygusaldır. Sıcaklık ve yakınlığa önem verir. Daha yuvarlak düşünür. En çok ürettiği kelimeler, "hemen" ve "şimdi" dir.
  • Oysa sağ beyin farklılıklara gebedir. Deneme yanılma yöntemi hemen çözüm aramaya daha uygundur.
  • Beynin sol lobu mantıksal süreçlerden, sağ lobu duygusal süreçlerden, ön kısmı da bunları eyleme dönüştürmekten sorumludur.
  • Bilginin silinmemesi ve bir sinir hücresinin gövdesi kadar ilerleyebilmesi için otuz ila altmış dakika arasında bir zaman gerekir. Bu süre içinde, hücre ilerleyip bir değer hücreyle kalıcı bağlantı kurar.
  • Hafızanın altı sadık bekçisi vardır. "Ne, nerede, ne zaman, nasıl, niçin ve kim?"
  • Karşıdakini anlamakla birlikte, bildiği doğrularla hareket etmektir empati.
  • Aslında davranış eğitimi ya da insan yetiştirmek denilen şey, beynin ön bölgesini iyi eğitmek anlamına gelir.
  • Nasıl doğada ana renkler ve bunların karışımından doğan değişik renkler mevcutsa, üç temel duygumuzdan da farklı duygular ortaya çıkar. Kırmızı, sarı ve maviye benzetebileceğimiz başlıca üç duygu öbeği, sevgi, korku ve güvendir. Bu kümenin içinde alt duygular vardır. Mesela, sevgi duygusunun içinde şefkat, merhamet, iyilik gibi hisler bulunur. Korkunun içinde de nefret, düşmanlık, utanma ve öfke saklıdır. Güven duygu takımının içinde ise sadakat, gayret, doğruluk benzeri alt gruplar mevcuttur.
  • Zihni birikimi bulunmayan kişinin duygusal birikimi de yeterli düzeyde olmayacaktır.
  • Altıncı histe titreşimleri algılama söz konusudur.
  • Cinsel duyguların fazlalığı, utanma ve acıma hislerini azaltır.
  • Duyguları eğitmeye hayal dünyasından başlamak, daha gerçekçi olacaktır.
  • Duyguların sınırlarını genler belirler.
  • Şans, akılla fırsatın kesiştiği noktadır. Aklın fırsatları fark etme ve kullanma becerisidir. Aklıyla hareket etmeyen insan, fırsatı kaçırdığı için şanssız gözükebilir.
  • İç sesin, dini literatürdeki karşılığı gönüldür diyebiliriz.
  • Bu sebeple olgun insan, önyargısız olan değil, önyargısını fark eden insandır.
 
Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerimize olsun.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan beyin Duyguların psikolojisi isimli kitabından alıntılar:

  • İnsanın iyi bir davranış geliştirebilmesi için iyi şeyleri sevmesi gerekir.
  • Yapıcı duygular, insandaki temel duygulardandır. Sevgi, ümit, güven, şefkat, iyimserlik, mutluluk bunlardan bazılarıdır.
  • Nasıl ki, atomun içinde nötron, proton ve elektron varsa ve bunları birbirine bağlayan şey çekim kuvveti ise; canlılar arasında çekimi sağlayan şey de, sevgi duygusudur.
  • Sevgiye ümit eklendiğinde, insanı harekete geçirir ve yaşama sevincini artırır.
  • Sevgi ile bağlılığın bir araya gelmesi sonucunda aşk oluşur.
  • Arzu, kendisinin; sevgi, sevgilisinin yararını ortaya koyar. - Gasset
  • Sevgi, güzele duyulan istektir. - Lorenzo
  • Sevgi, ruhun yüce olan şeye kaymasıdır. - Eflatun
  • Sevgi değerlerle birleşirse eyleme dönüşür.
  • Sevginin zıddı, korkudur. Sevgi çoğaldığında korku azalar. Korku arttığında sevgide eksilme meydana gelir.
  • İnsanın güveni zayıfladıkça depresyon gelişir.
  • Bir insanın güvenini kazanmanın en iyi yolu, onda iki türlü itaat oluşturmaktır. Bunlardan biri gönüllü itaat, diğeri gönülsüz itaattir. Çünkü güvenin arkasından itaat gelir. İnsan güvendiği kimseye bağlanır.
  • Mukayese ederek motive etmeye çalışmak, ailelerin yaptığı en büyük eğitim hatalarından biridir.
  • Ümitsiz insan çabalamaz. Gayretsizdir.
  • İnsan sinirli, gergin birisiyle iletişim kurarken onun ruh halini alır. Kızgın olan kişiye sevecenlikle yaklaştığımızda, kendimizin değil ama karşı tarafın duygu parametrelerinde iyileşme gözlemleyebiliriz.
  • Art niyetsiz, saf sevgi de diyebileceğimiz şefkatin aşkın, yüce ve insana özgü bir özelliği vardır.
 
Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerimize olsun.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan beyin Duyguların psikolojisi isimli kitabından alıntılar:
  • Şefkat, merhamet duygusunun olgunlaştırılmış hali ve bir adım ilerisidir.
  • Şefkat ifade edilişi bakımından merhamete nazaran biraz daha tecrübe katılmış bir duygudur. Bilgiyle geliştirilen merhametin şefkate dönüştüğünü söyleyebiliriz. Bu duyguyu sosyal becerilerinin temeli olarak kabul etmek de mümkündür.
  • Şefkat, duygusal farkındalıkla kendini gösteren, hislerimizin aktarılmasında biz istemesek de beden dilimizle yansıyan bir haldir. Bunun sonucunda duygusal aktarımın avantajını yakalarız. Sevgi ve şefkat duyan insan karşısındakini istediği konuda kolayca ikna edebilir.
  • Sevgi, (isim) İnsanı bir şeye veya bir kimseye karşı yakın ilgi ve bağlılık göstermeye yönelten duygu
  • Sevgi, bir nedene dayandırılamayan duygudaşlık
  • Sevginin en büyük özelliği sevilen ile seven arasında bir BAĞ oluşturmasıdır. Bir çok kişi bu bağın görünmez olduğunu ifade etseler de bu görüşe katılmıyorum. Sadece bağın FARKINA varılma süresi çok uzayabilmektedir.
  • Sevginin temel özelliklerinden bir başkası insanları harekete geçirebilen nadir duygulardan olmasıdır. Sevgi, ümit duygusuyla beslendiğinde eyleme dönüşebilir. Sevginin bu özelliği aşağıya alıntılayacağım "Derdi olan neylesin?" başlıklı hikayeden daha net anlaşılabilir.
  • Çoğu kişinin ihtiyaç olarak değerlendirdiği motivasyon, sevgi ve ümidin karıştırılmasıyla elde edilir. Ümitle beslenmeyen sevgi "çaresizlik" duygusunu yeşertir.
  • Sevgiyi hissedilen yoğunluğa, sevilene göre gruplara ayırmak mümkündür.
  • Çoğu zaman "aşırı sevgi" olarak algılanan "aşk", sevgi ve bağlılık duygularının birleşmesi halidir. Bağlılığın ortadan kalkması, aşkın, bazı durumlarda da sevginin tamamen sona ermesine neden olur.
  • Sevginin FARKINA varan kişinin ilk yapması gereken şey, neden ve neyi sorularını sormaktır.
  • Neden onu seviyorum / neden beni seviyor?
  • Neyi seviyorum? Fiziki güzelliğini? Hoşuma giden sıfatlarını? Davranışlarını? Makamını? Maddi gücünü?
  • Sevgi karşılık görmediği zaman körelir. Özellikle aile içinde sevgiyi artırmak için içtenlik ve samimiyet içeren davranışlarımızı artırmamız gerekir.
  • Sevginin devam edip, güçlenmesi için içtenlik ve samimiyet içeren davranışlarla beslenmesi zorunludur.
  • Sevgi düzeyini bir piramit olarak düşünürsek;
  • En altta, günlük yaşayan, eşini, ailesini, yemek yemeyi vs. seven kişiler yer alır.
  • Ortada, en alttakilerin sevdiklerine ek olarak, yaşadıkları toplumu ve dünyayı seven kişiler yer alır.
  • En üstte, ortadakilerin sevdiklerine ek olarak, evreni ve Yaratıcıyı da seven kişiler yer alır.
  • Sadece dünya şartlarını göz önünde bulundurarak sevmek sınırlı bir sevgidir. Ölüm sonrasını da düşünerek sevebilmek nadir insanların hissedebildiği bir sevgi düzeyidir.
  • Korku ve sevgi arasında ters yönlü bir ilişki vardır. Sevgi çoğaldıkça korku azalır, korku çoğaldığında sevgi azalır.
  • Şefkat, merhamet duygusunun olgunlaştırılmış hali ve bir adım ilerisidir.
  • Şefkat, ikna konusunda en etkili duygudur.
 
  • #10
Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerimize olsun.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan beyin Duyguların psikolojisi isimli kitabından alıntılar:

  • Çocuklar, altı yaşına gelene kadar duygusal empatiyi, daha sonra da zihinsel empatiyi öğrenirler.
  • 10 - 12 yaşlarında ise soyut empati yeteneği kazanılır. Soyut empati, insanın kendisinden daha az imkana sahip kişiler için kaygılanması demektir.
  • Empatinin gelişmesinde eğitim sisteminin büyük rolü oldu. Son yıllarda uygulanan "beyin temelli eğitim" modeliyle okullar; öğrencilerin değil, "öğrenenlerin okulu" olmaya başladı. Bu sisteme göre öğretmen de, aile de, öğrenci de bildiklerine yenilerini ekliyorlar.
  • Duygu kavramı, zannedildiği gibi soyut değildir.
  • Yetenekler doğuştan gelir ama değerler sonradan kazanılır. O halde kişiye kazandırılan erdemler, onun yeteneklerine, doğuştan getirdiği genlere de uygun olmalıdır.
  • İnsanda sağ beynin fonksiyonu olarak güzelliği sevme eğilimi vardır. Kadınlar, beyinlerinin bu bölgesinin fazla çalışmasından kaynaklanan biyolojik eğilimleri gereği estetik duygusuna erkeklerden daha çok önem verirler.
  • Sorumluluk duygusu, kişinin hedef piramidini belirlemesinde ve bu hedefleri gerçekleştirmesinde kilit duygulardan biridir.
  • Hedef piramidi, hayatımızdaki işlerin önem ve önceliklerini tayin etmemize yarar. Bu sıralamada tepe noktayı en hayati konular alır. Buna Osmanlılar "ehemle mühime ayırmak" derler.
  • İç disiplin anlamına gelen vicdanın sınırlarını sorumluluk duygusu belirler.
  • İnsan yazılı kurallara kanun korkusuyla uyar. Ama ilahi yasalara uyumun gereği, iç disiplindir. Bu da vicdanla sorumluluğu yan yana getirmeyi gerektirir.
  • Özgürlüğün en önemli göstergesi, kişinin kontrolünün kendi elinde olmasıdır.
  • Ahçıların hatasını maydanoz örter, terzinin hatasını ütü örter, doktorun hatasını toprak örter. - Melih Tahsinoğlu
  • Vefa, insana doğuştan verilen bir duygu olmaktan ziyade, sosyal öğrenme ile kazanılan bir histir.
  • Vefa, iyilik yapanı unutmamak, gördüğü yardımları hatırdan çıkarmamaktır.
  • Adalet büyük ihtimalle genlerimize kodlanmış bir duygudur.
  • En büyük ihtiyacımız hoşgörü, en büyük düşmanımız önyargıdır. - Cemil Meriç
  • Meksikalılar bir iş yapılacağı zaman "yarın" derlermiş. Araplarla beraber bir teşebbüste bulunmaya karar vermişler. Tam işe başlanacağı sırada, Araplar işten vazgeçmiş. Sebebi sorulduğunda, "Meksikalılar her şey için 'yarın' diyorlar. Yarın bizim için çok erken." cevabını almışlar.
  • Canlılar arasında insan dışındaki hiç bir varlıkta zamanla ilgili zihinsel bilgi yoktur.
  • İnsanda doğuştan gelen acelecilik eğilimi vardır. Sabır ise sonradan, ego eğitimi sırasında öğrenilir.
 
  • #11
Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerimize olsun.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan beyin Duyguların psikolojisi isimli kitabından alıntılar:

  • Ümit duygusu taşıyanlar, kendilerini harekete geçiren ve zorluklara dayanma katsayısı yüksek insanlardır. Dolayısıyla ümidi olanın sabrı da vardır.
  • Ümit ve sabır paralel duyulardır.
  • Sabrın göstergesi olan değiştirilemeyen şeyi kabullenmek, ümidin muhafazasına bağlıdır.
  • Hiçbir çaba göstermeden yaşananlara teslim olmak, sabır değil atalettir.
  • Kadere inanan insanın motivasyonu şudur: "Benim amacım, başarılı olmak değil, elimden gelenin en iyisini yapmak."
  • Değiştiremeyeceği şeyi kabullenmek, insana değiştirmesi gereken şeyi değiştirme cesareti verir.
  • Egoist bir kişinin en dikkat çekici özelliklerinden birisi sürekli şikayet etmesidir.
  • Gurur duygusunu iki yönüyle ele alabiliriz: Bunlardan birincisi, olumlu diyebileceğimiz onur, izzet, şeref, haysiyet, özgüven olarak bilinen gururdur. Bu anlamıyla gurur, değerlik duygusuna paraleldir.
  • Kibirli kimse, küçük şeylerden zevk alamaz, gözü hep yükseklerdedir. Kendini değil, dünyayı değiştirmeye çalışır.
  • Batı kültürü, yaşam motivasyonu olarak insanlara şunu önerir : "Kendini başkalarından üstün kılmalısın."
  • Öğrenci, sınıfın birincisi olacağı motivasyonu ile değil, o dersi en iyi şekilde öğreneceği motivasyonu ile çalışmalıdır.
  • Zihnimize bir düşünce gelir, ardından farkında olmadan ona duygu ekleriz. Duygularımızı ekleyip gelen düşünceyi onayladığımız an, artık söz konusu düşüncenin beynimize girmesine izin vermiş oluruz.
  • İnsanın bir kişiyi hem sevip hem de ondan çekinmesi, o kimseye saygı duyduğunu gösterir. Utanmanın az olduğu bir sevgide, saygı azalması söz konusudur.
  • Utanma duygusu, toplumsal onaydan mahrumiyetin insana yaşattığı korkuyla beslenir.
  • Kıskançlık, ilkel ve eğitilmesi gereken bir duygudur.
  • Mesela, eşini kıskanan birisi, kendisinde kıskançlık duygusunu uyandıran kişinin aleyhinde konuşmak yerine, eşiyle ilişkisini daha iyi hale getirmeye kafa yorarsa, kıskançlık duygusunu doğru yönetmiş olur.
  • Bütün olumsuz duyguların altında yatan asıl insiyak, bencilliktir. Ego şişmesine sebep olan bencillik jeneratörü diğer bütün olumsuz duyguları besler.
  • İnsan psikolojisi ile ilgili araştırma yapanlar öfkeyi 'kısa süreli delilik' şeklinde tanımlamaktadır. Çünkü öfke akıl kontrolünün belli bir müddet yok olmasıdır.
  • Öfke+Korku = Saldırganlık
  • İnsanın sinirli olduğu anlarda durumu denetleyebilmek için neye ve niçin kızdığını kendine sorması gerekir. Bu soruyu sormakla önem verdiği hangi ilkesinin çiğnendiğini görecek, bir yandan da o ilkenin doğruluğunu, kızmaya değer olup olmadığını anlamış olacaktır.
  • Yanlış davranışını kendi kendine cezalandıran insanın, o davranışı tekrarlamama ihtimali yüksektir.
Öfke, nefret ve kin duyguları yıkıcı olmaktan öte, zehirli duygulardır. Çünkü insanın psikolojik kimyasında hasar oluştururlar.
 
  • #12
Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerimize olsun.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan beyin Duyguların psikolojisi isimli kitabından alıntılar:

  • Olumsuz duygular, paylaşıldıkça pekişir.
  • Büyük sanat eserlerine baktığınızda, büyük çoğunluğunun sanatçının üzüntülü bir zamanından sonra ortaya çıktığını görürsünüz. Çünkü üzüntü kişiyi üretken kılan bir duygudur. Ancak buradaki anahtar nokta, üzüntülü kişinin ümidini kaybetmemesidir.
  • Üzüntü durumunda beyin, mutlulukla ilgili kimyasalları hızla tüketir. Bu hal belli bir süre devam ederse beyinde seronin adı verilen mutluluk hormonu azalır.
  • Kısa süreli üzüntüler hastalık olarak kabul edilmez. Üç günden fazla süren keder ize depresyon başlangıcıdır. Çünkü insanın üç gün içerisinde yaşadığı olayı sorgulayıp, çözüm üretmesi gerekir.
  • Nefret duygusu belli oranda düşmanlık içerse de, kendiliğinden öç alma hissi taşımaz. Yani insan nefret ettiği herkese kin gütmeyebilir.
  • İnsan iletişiminde ve kendini tanımada kelimelerin payı ancak dörtte birdir. Yine kendi bilincine varmanın dörtte birini düşünceler dörtte üçünü ise olumlu ve olumsuz taraflarıyla duygular oluşturur.
  • Yüksek duygusal zekaya sahip kişiler, karşılaştıkları olaylarda alternatif düşünce üretmeyi başarabilirler.
  • Bugüne kadar, "düşünüyorum o halde varım" diyen Batı dünyası, uzun yıllar boyunca duyguları ihmal etti. Bugün ise "tüketiyorum, o halde varım" düşüncesine dayanıyor.
  • İnsanın kendisine yapabileceği en büyük iyilik, zihnini eğitmesidir.
  • Aydınlanma çağıyla birlikte güçlenen Batı öğretileri, gücü öncelemiş ve hedef olarak güçlü olmayı belirlemiştir.
  • Doğu felsefesinde hedef erdemli olmaktır.
  • Batı felsefesi ırkı, doğu felsefesi vatanı kutsallaştırır.
  • Batı felsefesinin yaşam yöntemi olarak seçtiği yol, mücadeledir. Semavi gelenekse, yardımlaşmadan yanadır.
  • Bu konudaki (ölüm) bir diğer düşünce yapısı, deizmdir. Bu inanış, Tanrıyı kabul eder ancak O'nun yarattıktan sonra hiçbir şeye karışmadığını varsayar.
  • Asırlar boyunca insanlığa sunulan erdemlerin aslında genlerden gelmediği, bunun topluma semavi mesajlarla taşındığı anlaşıldı. Bu arada duyguların beyin bağlantısı kuruldu. Duygusal zeka kavramıyla da, insanlara, sahip olunması gereken erdemlerin kazandırılması hedeflendi.
  • Beynin duyguları düzenleyen alanı keşfedildikten sonra, duygunun da tıpkı bilgi gibi aktarılabildiği ortaya çıkmıştır. İnsan ilişkilerinde iletişimin yaklaşık %80'inin beynin duygu aktarımından sorumlu alanlarında gerçekleştiği unutulmamalıdır.
  • Batı değerleri anlık zevkleri yüceltirken, Doğu değerleri uzun vadeli hazları öne geçirmiştir. Duygusal zeka ise uzun ve kısa vadeli zevkler arasında denge kurmayı hedeflemektedir.
  • Yüzyıllardır akılla kalbin mücadelesini yaşayan Batı dünyası, duyguyu yok sayan yaklaşımların sebep olduğu olumsuzlukları gördüğünde yeni alternatifler aramaya başladı. "Doğa boşluk kabul etmez" gerçeğine uygun olarak Batıda oluşan boşluk, yeni sorular doğurdu.
  • İnsanlığın mutluluğu, Doğunun değerleriyle, Batının yönteminin birleşmesinde yatıyor.
 
  • #13
Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerimize olsun.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan beyin Duyguların psikolojisi isimli kitabından alıntılar:

  • Annelik özelliklerini de düşündüğümüzde, kadınların genlerinde duyguların baskın olduğunu görebiliriz. Dolayısıyla erkeklerin duygusal zekâlarını geliştirmek için kadınlardan daha çok çabalamaları gerekir.
  • Eğer duygusal beceriler bilinçli şekilde kazandırılmazsa, çocuklar bu öğretileri ahlaki bakıştan soyutlanmış olarak ve yalnız şekil kısmıyla öğrenirler. Bu zeka türünü yükseltmenin yolu, değerleri önemseyerek kendi duygularını eğitmekten ve başkalarının duygularını okumaktan geçer. Bu da, doğru duygusal kararlar vermeyi sağlar.
  • Edison olağanüstü başarılarına rağmen "En büyük icat ottur, bizim yaptığımız mevcudu göstermektir" diyordu.
  • Çağımızda insanı strese açık tutan en önemli şey, amaçsızlıktır.
  • Karar vermede önemli kriterlerden birisi, ahlaki akıl yürütmedir.
  • Değerlerde anomi (normsuzluk) varsa o toplumda kargaşa ve kaos oluşur.
  • Değerler öğrenilmesi gereken kavramlardır. İnsan, mutluluğunda etkin rol oynayan değerleri, sosyal öğrenme metoduyla sonradan kazanır.
  • Değerleri "araç ve amaç değerler" olarak ikiye ayırabiliriz. Amaç değer, insan hayatındaki soyut hedefleri tanımlar. Araç ise insanı hayattaki hedefine götüren yoldur.
  • İnsan beyninde değerlerin temelini oluşturan iki türlü duygu vardır: İyiliğe yönelmek ve kötülüğe yatkın olmak.
  • İnsanda doğuştan gelen bir bencillik eğilimi vardır.
Ana okulu kuralları

  • Eşyalarını arkadaşlarınla paylaş
  • Başkalarına zarar vermeden oyna
  • İnsanlara vurma
  • Aldığın şeyi yerine koy
  • Sana ait olmayan şeyi alma
  • Kendi dağınıklığını topla
  • Birisini incitirsen özür dile
  • Dışarıda arkadaşlarınla el ele tutuş
  • Meraklı ol, her şeyi incele
  • Akvaryumdaki balığın bile öleceğini unutma
Hayat okulu kuralları

  • İhtiyacından fazla olanı paylaş
  • Hakka ve adil olmaya dikkat et
  • Kimseye zarar verme
  • Emanete ihanet etme
  • Dürüst ve doğru ol
  • Düzenli ol
  • Gerektiğinde özür dilemeyi bil
  • Yardımlaşmanın kural, kavganın istisna olduğunu unutma
  • Merak bilimin hocasıdır
  • Yaşamın sadece dünya yaşamından ibaret olmadığını unutma
  • Çin kültürünün dağılmadan varlığını sürdürebilmesinin sebebi aile ve devleti kutsallaştırmış olmalarıdır. Bu durum içe kapalı bir kültür oluşturmuştur.
  • Nilüfer çiçeğinin bataklıktaki çamuru emerek güzel koku yayması gibi, toplumdaki menfilikleri de, iyi değerleri ikame ederek ortadan kaldırmak gerekmektedir.
  • Yahudiler için anahtar erdem, doğruluktur.
  • Museviliğin anahtar erdem olarak kabul ettiği değer doğruluk iken, Hristiyanlıkta bu değerin yerini sevginin aldığını görürüz.
  • M.S. 312'de Kostantin, Hıristiyanlığı kabul etmiştir. Ancak İncil'in yazılı halde bulunmaması, bu dinin emirlerinin Antikçağ değerleriyle karışmasına yol açmıştır. Antikçağ'a yönelik teslis inancı, Hristiyanlığa mal edilmiştir.
  • Kilisenin din adına yaptığı reformu, Kenya Devlet Başkanı Kenyatta'nın Afrika'ya uzanan misyonerler için yaptığı şu benzetme çok güzel açıklar: "Misyonerler geldiği zaman İncil onların, topraklar Afrikalıların elindeydi; misyonerler gözlerimizi kapayarak dua etmemizi öğrettiler. Gözlerimizi açınca bir batık ki İncil bizim elimizde, toprak onların elinde!" İşte kiliselerin din adına zenginleşmesi de buna benzemektedir. Bu sayede papa ve piskoposlar, din adına müthiş bir güç haline gelmişlerdir.
  • Şövalyeliğin bizim kültürümüzde karşılığı "akıncı ruhu"dur.
  • Hümanizm insana "bu vücut senin" telkininde bulunur. (İslam kültürüne göre bu vücut bize emanet olarak verilmiştir.)
  • Müslümanlar, dünya hayatını fiilen değil, kalben terk etmeyi ve ahiret inancını bu dünyadan kopmadan, iki tarafı da göz önünde bulundurarak yaşamayı benimserler.
  • İslam dininin zuhur ettiği ilk yıllarda barış ve hoşgörü anahtar erdemlerden sayılırken, Hz. Muhammed'in kimseye şiddet uyguladığı görülmemişken ve tarihte ilk kez bir din kadın haklarından bahsederken; Hz. Peygamberden sonra gelen nesillerin İslamiyet'i yaşayış tarzındaki yanlışlıklar, bu dinin güzel erdemlerinin fark edilmesini engellemiştir.
  • Değerleri anlamlı kılan, onların duygularla birlikte ele alınmalarıdır.
  • Adam Smith'in teorisine göre "Ahlakla ekonomi birbirinin zıddıdır." İnsanı motive eden şeyin, kendi menfaati olduğunu düşünen Smith, ahlakın maddi çıkarlara zarar verdiğini ve bu sebeple ekonominin kayba uğradığını iddia eder.
 
  • #14
Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerimize olsun.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan beyin Duyguların psikolojisi isimli kitabından alıntılar:

  • Yaradılışı itibariyle, insanın genlerinde herhangi bir şeye sahip olma dürtüsü yoktur. Mülk edinme arzusu sonradan, sosyal öğrenmeyle gerçekleşir.
  • Hukuk, kanunların koruduğu; ahlak ise vicdanın koruduğu menfaatleri belirler. Bu sebeple ahlaka "Vicdani hukuk" da denilebilir.
  • Bir kişinin şahsiyetini oluşturan üç temel vardır. Birincisi sorun çözme yöntemi, ikincisi iletişim tarzı, üçüncüsü düşünce biçimidir.
  • Çağımızın Paradoksu adlı şiirinde Lama şöyle der: Evlerimiz büyüdü fakat ailelerimiz küçüldü. Artık daha rahatız ama zamanımız az.
  • İnsanı insan yapan geçmişi, kişilik özellikleri ve idealleridir.
  • Toplumun aklı hükmündeki en önemli kurumlar ise üniversitelerdir. Bugün Amerika'yı Amerika yapan, Amerikan üniversitelerinin ürettiği değerler olmuştur.
  • Erdemleri hayatımıza kitaplarla değil, fiillerle sokabiliriz.
  • Değerler, gönüllü itaatle öğrenilir.
  • Değerlerin en iyi öğretilme yolu, temsil ettiği kavramların sevdirilmesidir.
  • Batı ülkeleri demokrasi kavramını ehven-i şer gibi görmüşlerdir. Churchill'in bir sözü bu durumu açıkça ortaya koyar; "En iyi ikinci sistem demokrasidir, birinciyi bilmiyorum."
  • Türkiye'de resmi ideoloji paternalist yani babacıdır.
  • Değerler insan dışında hiç bir canlıya öğretilemez.
  • İnsan, değerleri soysal öğrenme sonucu elde eder.
  • Adalet, kötüleri cezalandırarak değil, iyileri ve iyilikleri arttırarak gerçekleşir.
  • Ahlaki olgunluğun en yüksek aşaması, insanın kendisiyle birlikte başkalarını da düşünmesidir.
  • İnsanlığın ölçütlerinden biri, başkası için kaygı duymaktır.
  • Seküler ahlakta sınırları, başkalarının tepkileri belirler.
  • Laik yaşama ait (dinden bağımsız olan) ahlakta sınırları, başkalarının tepkileri belirler.
  • Bugünkü batı hukukunda adalet kavramı "yargı adaleti" olarak kendisini göstermektedir.
  • Aristo : "Köleler ve efendiler aynı değildir; bu nedenle ikisinin adaleti ayrı olmalıdır."
  • Hz. Peygamber "Zalimlere ve haksızlık yapanlara yardım edin" diye buyurduğunda etrafındakiler "Nasıl yardım edeceğiz?" diye sorarlar. Bunun üzerine Hz. Peygamber "Onlardaki hakkınızı alarak onlara yardım edin." cevabını verir.
  • Bizler, insan olarak küçük zekamızla kozmik zekayı anlamaya çalışırız. Ancak insanın rehber olmadan Yaratıcı'yı ve yaratılışı anlamaya çalışması, karıncanın fili anlamaya çalışması gibidir.
  • Doğru yolu izlerken neyin doğru, neyin yanlış olduğunu belirleyen rehberler vardır. Bu rehberler; biyolojik eğilimler, kişinin vicdanı ve toplumun çizdiği sınırlardır.
  • Adalet ve dürüstlük birbirini tamamlayan değerlerdir.
  • Hangi normların ahlaki olduğunu, toplumun kültürel standartları belirler.
  • İlkelerden taviz vermek, onların zamanla yok olmasına sebep olur. Tekrarlar alışkanlığı dönüşür ve doğal kabul edilmeye başlanır. Rüşvet almayan kişiye "Namussuz herif, verdiğim parayı almadı." denildiğini duymuşsunuzdur.
  • Yalan, kişinin bilerek ve isteyerek, bir çıkar veya kendini savunmak uğruna doğruları değiştirmesi veya gizlemesidir. (Yalan ve yanlış arasındaki farka dikkat edilmelidir.)
  • Adil paylaşım duygusu, çocukta dürüstlüğü besleyen biyolojik bir etki yaratır. Dürüstlüğün bir kısmı sosyal öğrenme ile alakalıyken, bir diğer kısmı da adalet duygusuyla beraber gelen biyolojik eğilimlerden kaynak alır.
  • Cesaret, risk alabilme becerisidir.
  • Cesareti eksik olan kişiler "sürü" mantığıyla sürekli yönetilmek isterler.
  • Halk arasında sıkça dile getirilen "Kendini kışa hazırla, yaz gelirse bahtına" sözü, cesur atılımcıların serlevhası olmalıdır. Ancak sürekli kış olacağı evhamıyla yaşmak doğru değildir. Zira bu, insanın gayretini baltalayabilir. Takip edilmesi gereken yol, kış için bütün tedbirleri aldıktan sonra yazı beklemektir.
  • Bir insanın yaşadığı olaylarda cesur ve atılgan davranmasını belirleyen ölçülerden biri, o kişinin hayatını ego odaklı mı yoksa toplum merkezli mi sürdürdüğü sorusunun cevabıdır. Zira bu tercihler kişinin motivasyonunu etkiler.
  • Ümit duygusunun varlığı, insanı sabit fikirli olmaktan kurtaracağı için farklılıkları tartışmaya da hazır hale getirir.
  • Cesaretin olmadığı yerde "neme lazımcılık" düşüncesi vardır.
  • Bir insanın hayata şevkle sarılmasını sağlayan, gayretini arttıran en önemli duygu ümittir.
  • İnsanı harekete geçiren en önemli şey hedefleridir; gayesini belirleyip onu düşündüğü an şevki tazelenir.
  • Bir konuya ilgi duymak o konuda farkındalık sağlar.
  • İnsandaki savunma duygusu herhangi bir konuya motive olmayı kolaylaştırır.
  • İnsanların kişiliklerine yönelik eleştiriler yapmak yerine, tenkitleri davranışlara yöneltmek gerekir.
  • Bir kişiyi övmek onun motivasyonunu artırmaz. Kişiye "Sen çok güzelsin, çok akıllısın, dünyada eşin benzerin yok" dediğiniz zaman egosu kabarır ve kendisini her konuda yeterli görmeye başlar.
  • Hiç bir değer bir bilgisayar programı gibi hazır şekilde alınıp yüklenemez. Değerlerin kişiye özel yorum ve uygulamasının olması gerekir. İnsan bu değerlere duygu katar, zihinsel olarak emek verir.
  • İnsanın bir amacının olmasının şiddeti azalttığı ve toplumsal uyum söz konusu olduğunda, amaçsız insanların daha sorumsuz ve birbirlerine daha çok zarar verme eğiliminde oldukları tespit edilmiştir.
  • Çok katı kurallar tarafından ezilen bireyler, özgüven eksikliği yaşadıkları için yetenekleri gelişemez. Bu eziciliğin toplumsal yaşantıdaki tezahürü de girişimcilik ruhunun azalmasıdır.
  • Vicdan, bir eğilim olarak her insanda bulunsa da, nasıl bir şekle bürüneceği sosyal öğrenmeyle belirlenir. Vicdanlı olmayı, küçük yaştan itibaren "iç sorumluluk" bilinciyle öğreniriz.
  • Bağlılık, insan için önemli bir duygudur. Bunun sadakat haline gelmesiyle değer oluşur.
  • Çoğu insan "sadakat" ile sahiplenmenin sınırlarını birbirine karıştırdığı için ilişkilerinde pek çok problem yaşar.
  • Karşımızdaki insana bizim için önemli ve değerli olduğunu hissettirmek sadakati arttırır.
  • Diğer canlılarda somut bağlanma olduğu halde insanda soyut bağlanma söz konusudur.
  • Scientific American Dergisi'nin Kasım 2006 sayısında yayımlanan "ayna nöron" çalışması, yemek yiyen bir kişinin beyin dalgalarıyla, yemek yemeye niyetlenen kişinin beyin dalgalarının aynı şekilde çalıştığını göstermiştir. Bu çalışma yemek yeme esnasında beyinde oluşan sinir faaliyetinin, düşünce anında da ortaya çıktığını kanıtlamıştır. Bu durum esasında, beyinde bir şeye niyet etmenin onu yapmakla aynı olduğunu gösterir.
  • Son yıllarda hiperaktif tanısı konulan kişilerin sayısında artış olduğu gözlenmiştir. Artışın önemli sebeplerinden birisi, hiperaktiflerin hatırı sayılır bir kısmının, yetiştirilmeleri esnasında; sosyal sınırların öğretilmemesinden kaynaklanan, sosyal bilincin güdük kalmasının sonuçlarını yaşamalarıdır.
  • Şunu bilmek gerekir ki, utanma ve mahremiyet duygularının zayıflaması narsizmin sınırlarını genişletebilir. Etnik narsisim ırkçılığı, parasal narsisizm kaptitalizmi, sosyal narsisizm düşmanlığı, cinsel narsisizm ise entest ve tacizi doğurur.
 
  • Beğen
Tepkiler: Meksika

Konu görüntüleyen kullanıcılar

Benzer konular