Afyonkarahisar - Şuhut

Alıntı: Wikipedia

İlçenin tarihinin Neolitik çağa kadar uzandığı Şuhut Hisar, Karaadilli, Kepirtepe Höyüğü’nün bu çağa ait eserlerden tahmin edilmektedir. Hitit döneminde ise Afyonkarahisar ve Kütahya illerinde hüküm süren Mira Krallığına bağlı bir prenslik olan Kuvalya’nın başkentinin Şuhut olduğu bilinmektedir. Şuhut’un netleşmiş biçimdeki tarihi ise, Alemas adlı Frig komutanının Truva Savaşlarına katılan ve mağlûplar arasında yer alan birliklerini buraya kadar çekerek M.Ö. hâkimiyeti 1180 yıllarında “Synnada” kentini kurmasıyla başlamaktadır. M.Ö. 3500’lere kadar uzanan tarihi içinde Roma döneminde bir başkent ve medeniyet merkezi olmuştur.

Bugünkü Şuhut, Truva Savaşları sonunda Trakyalı, Makedonyalı ve Ahiyalı birlikleriyle bölgeye gelen Akomas tarafından “Synnada” adıyla M.Ö. 1180’de kurulmuştur. Daha sonraki yıllarda ise Synnada’nın önce Lidya, daha sonrada Pers hâkimiyeti altına girdiği görülmektedir. Hatta Perslere sığınan Atinalı ünlü komutan Alkibiyedes M.Ö. 404 yılında bugünkü Balçıkhisar Kasabası sınırları içerisinde yer alan “Melisse” çiftliğinde ölmüştür. Daha sonraki yıllarda Romalılar ve Bizanslıların egemenliğine girdiği bilinmektedir. Bizans döneminde “cfut” olan adı ise değişikliğe uğrayarak önce “çıfut” olmuş, Türk hâkimiyetine girdiğinde (1219) İslâm askerleri içinde bulunan Şeyh Şuhudi Ömer Efendi’ye izafeten “Şuhut” adını aldığı rivayet edilmektedir. Türk hâkimiyetindeki Şuhut, 1150 yıllarında Orta Asya’nın güneyinden göç eden Akan Boyu Türklerince kurulmuştur. Kurtuluş Savaşında Şuhut, kısa süre de Atatürk’e ve dolayısıyla da başkomutanlık karargahına ev sahipliği yapmıştır. Şuhut 1946 yılında ilçe olmuştur.

Neresi Ziyaret Edilir: Şuhut Atatürk Evi, Bininler, Hisar Parkı, Ulu Camii, Tarihi Hamam.

Ne Yenir: Keşkek, Patatesli Ekmek, Patates, Haşhaşlı Bükme, Haşhaşlı Katmer, Sucuk.

Ne Alınır: Patates, Sucuk, Sürtülmüş Haşhaş, Patatesli Ekmek.

Efsanesi : Molla Ahmet Türküsü
Türküyü, Afyonkarahisar’ın Şuhut ilçesinin, 120 yaşında ölmüş değerli bir kadın ozanı olan İbiş Nine (asıl adı Dudu) yakmış. Yüz yıla yakın bir zaman içinde, Afyon Şuhut’ta birçok türkülerin onun tarafından meydana getirildiği söylenmektedir. Halk, onun için “yakım yakardı” diyor.

Türkünün yakılmasına neden olan olay özetle şöyledir:

Molla Ahmet aslen Kadıköylüdür (Babadağ). Ailesine küsüp gurbete çıkmış ve bu arada Şuhut kasabasına gelmiş, yiğit, yakışıklı bir delikanlı imiş. Cesur Molla Ahmet, kasabada efeler alayının kurucularından olmuş. Delikanlılarla arkadaşlık etmiş, her yönüyle kendini sevdirmiş. Sesi de güzel olan Molla Ahmet’in müezzinlik ettiği de olurmuş.

Kahvecilik yapan Molla Ahmet’le kasabanın zenginlerinden birinin kızı arasında güçlü bir sevi başlar. Kız, Molla Ahmet’in sesine, güzelliğine ve yiğitliğine tutulmuş. Molla Ahmet, zengin ve güzel bir kıza vuruluyor; muhit küçük, doğal olarak aralarındaki aşk kasabaya yayılıyor; dile düşüyorlar.

Hem güzel, hem de ailesi zengin olan bir kızı kimse başkasına kaptırmak istemez. Bu düşünce ile kasabada içten içe bir rekabet başlıyor. Kızın babası, dedikodulardan fazlasıyla etkilenmektedir.

Türküde “Macar” adıyla anılan biriyle arkadaşları, Molla Ahmet’i her zamanki sohbet alemlerinden biri için davet ediyorlar. Efeler alayının başı olan korkusuz Molla Ahmet teklifi kabul ediyor. Seydiköy yakınlarındaki Kırkpınar adlı mesireliğe topluca gidiyorlar. Saz da her zaman olduğu gibi bu mecliste hazırdır. Eğlenti başlıyor, yenilip içiliyor. Pirzola yapılan koyunun kuyruk yağıyla bir de helva yapılıyor. Çalgıcılardan biri, bir punduna getirip Molla Ahmet’in kulağına: “Bu senin can helvandır, seni öldürecekler, sıvış!” diyorsa da Molla Ahmet aldırmayıp; “Ben arkadaşlardan kötülük beklemem. Hem öldürmeye kalksalar haklarından gelirim, sen telaş etme” cevabını veriyor. Çalgıcı türlü hareketlerle ısrar ediyorsa da Molla Ahmet aldırış etmiyor.

Yazık ki beklenen kötü akıbet doğuyor, al ile (hileyle) kollarını bağlayıp Molla Ahmet’i öldürüyorlar. Kollarını, ayaklarını, başını parça parça edip sazlara atıyorlar.

Birkaç gün sonra Seydiköy’ün köpekleri ağızlarında kol, ayak parçalarıyla köye dönüyorlar. Ovada ün almış Molla Ahmet’i çoraplarından tanıyan köylüler, Kırkpınar çayırlığına geliyor ve gördükleri korkunç durumu hükümete bildiriyorlar. Cinayeti işleyenlere cezaları verilirken, halkın nefreti de üzerlerine oluyor.

Türkü, al ile öldürülen yiğit Molla Ahmet’in türküsüdür.

Kaynak: Şuhut

3 Beğeni

Şuhut İlçesinde bulunan Kali Çayından kareler Eylül 2015




3 Beğeni