Bitlis - Adilcevaz


Alıntı

Adilcevaz’ın tarihi mağara devrine kadar dayanır.
Adilcevaz’ın eski isminin ne olduğu her ne kadar tarihçe belli değilse de bu beldeye Zatülcevaz – Elciğaz, Elceviz ismlerinin verildiğine şahit oluyoruz.Adilcevaz ismi ancak Karakoyunluların buraları işgalinden sonra ortaya çıkmaktadır.
Tarihi yönden oldukça zengin değerlere sahip olan ilçe M.Ö.2000 yılına Urartuların yerleşim merkezi olmuştur.İlçenin kuzeyinde Urartulara ait KEF kalesi Adilcevaz’da medeniyetin ve uygarlığıın bundan tam 2786 yıl önce başladığını gösterir.

1071 yılında Türk İslam Kumandanı Alparslan komutasındaki büyük Selçuklu İmparatorluğu ordusu,Roma İmparatorluğunun ordularını Malazgirt Meydan Muharebesinde bozguna uğratması ile Anadolu kapıları bir daha kapanmamak üzere Türk milletine açılmış, 1914 yılına kadar Osmanlıların hakimiyetinde kalan Adilcevaz bu tarihte sömürgeci Rus’ların işgaline uğramış,Bunun sonucunda ilçe halkı Anadolunun muhtelif yerlerine göç etmişlerdir.1918 tarihinde yapılan Gümrü antlaşması ile bu topraklar üzerinde tekrar Türk hakimiyeti kurulmuş,halk tekrar Adilcevaz’a geri dönmüştür.
İl Merkezine 85 km. mesafededir.

2 Beğeni

Urartu kalesinde yeni buluntular ortaya çıkarıldı

Urartu Kralı 2. Rusa’nın 2 bin 300 rakımlı tepeye inşa ettirdiği Kef Kalesi’nde yürütülen arkeolojik kazılarda 3 fil ayağı, çakmak taşı ve obsidiyen aletler ile seramik ve hayvan kemikleri gün yüzüne çıkarıldı.

Bitlis’in Adilcevaz ilçesinde, Urartular döneminde 2bin 300 rakımda inşa edilen Kef Kalesi’ndeki arkeolojik kazılarda ortaya çıkarılan buluntular, Urartu tarihine ışık tutuyor.

Urartu Kralı 2. Rusa’nın Süphan Dağı eteğinde Adilcevaz, Malazgirt Ovası ve Van Gölü’ne hakim tepeye inşa ettirdiği 2 bin 700 yıllık kalede, Kültür ve Turizm Bakanlığının izniyle Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (Van YYÜ) Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. İsmail Coşkun başkanlığında kazı çalışmaları yürütülüyor.

Geçen yıllarda fil ayakları, mutfak ve hizmet odalarının ortaya çıkarıldığı kalenin en büyük ve en yüksek konumundaki salonunda bu yıl 20 kişilik ekiple yürütülen çalışmalarda 3 fil ayağı, çakmak taşı, obsidiyen (cam kaya) aletler, seramikler ile hayvan kemiklerine rastlandı.

“Urartu döneminde bu kadar çok bazalt kullanılan tek kale”

Doç. Dr. Coşkun, bu yıl kazı çalışmalarını kalenin yukarı salon olarak adlandırılan bölümünde yoğunlaştırdıklarını söyledi.

Kazılar sürdükçe yeni yapıların ortaya çıktığını anlatan Coşkun, “Urartu mavisi boyalara ve yine Urartuların kullandığı saray seramiklerine sıklıkla rastlıyoruz. Mutfak bölümünde öğütme taşlarına ve çok fazla hayvan kemiğine rastladık. Burada hayvan kesimi veya kurban töreni düzenlenmiş olabilir. Çakmak taşı ve obsidiyen aletler ile çok fazla seramik parçaları da çıkmakta” dedi.

Kalenin yapımında çok fazla bazalt taşının kullanıldığını belirten Coşkun, şunları kaydetti:

“Burası, Urartu döneminde bu kadar çok bazalt kullanılan tek kaledir. 2 bin 300 rakımda kazı çalışması yapıyoruz. Yüksek rakımda kazı çalışması yapılan yerlerden biri. Bizi zorlayan bir alanda çalışıyoruz. Kalemiz, Süphan Dağı’nın eteğinde yer alıyor. Muhtemelen Süphan Dağı’ndan getirdikleri bazalt taşıyla kale inşa etmişler. Kalede günlerce sürdüğü tahmin edilen büyük bir yangın yaşanmış. Salon bölümünü gün yüzüne çıkarırken yaklaşık 60-70 santimetrelik kül tabakasıyla karşılaştık. Bu yıl tespit ettiğimiz fil ayaklarının yıkılmış olanlarını tekrar ayağa kaldırarak hem turizme kazandırılmasını hem de kalemizin daha güzel bir görünüme kavuşmasını sağlayacağız.”

Kaynak: Sözcü

3 Beğeni