Eski Medeniyetlerde Teknoloji

Antikythera Mekanizması

Tarih: Milattan Önce 87

Ülke: Yunanistan

antikythera-mekanizmasi-1

Antikythera Mekanizması, analog bilgisayarın en eski örneğidir. 2000 yıldan daha eski olan bu icat, birkaç yıl sonraki çeşitli olayların tarihlerini belirlemek için kullanıldı.

Astrolojik hareketlerin yanı sıra Olimpiyat oyunları gibi yerel olayların kaydını tutmaya yardımcı olmak için 30’dan fazla dişli çark kullandı. Bu tür bir mühendislik harikasına hiçbir şey en az bir 100 yıl kadar daha rakip olmadı.

5 Beğeni

Kağıt

Tarih: Milattan Önce 3000

Ülke: Mısır

antik-sayfa-1

Defterlerimizi ve post-it’lerimizi hafife alabiliriz, ancak kâğıdın icadı kesinlikle dünyayı değiştiren büyük bir olaydı. Bilim insanları ve arkeologlar, kâğıdın ilk kullanımının milattan önce 3000 yılı kadar erken olduğunu tahmin ediyorlar. Antik Mısırlılar, kâğıt yapmak için papirüs bitkisinin özünü kullandılar.

Kâğıt parçası oluşturmak için papirüs şeritleri birbirine bağlandı. Bu papirüs yapraklarının çoğu iyi durumda kaldığından üzerlerinde yazılı hiyeroglifleri hala görebildiğimiz için papirüs ilginç bir şekilde kalıcı olduğunu kanıtlamıştır.

5 Beğeni

Babil Pili

Sene 1938…Avusturyalı Arkeolog Dr. Wilhelm Konig yaptığı kazılardan birinde 15 cm yüksekliğinde, parlak sarı renkte ve kilden yapılmış bir çömlek buldu. Çömlek bir düzenek gibiydi. İçinde bakır levhadan yapılmış, 3.81 cm. çapında ve 5 cm. yüksekliğinde bir silindir vardı. Cismin bir enerji kaynağı olması için yapıldığı hemen anlaşılıyordu. Bu yüzden 19. yüzyılda yapılmış ilkel bir pil olduğu düşünülmüştü. Ancak yapılan testler çömlek ve içindeki düzeneğin 2000 yıllık olduğunu ortaya çıkarttı! 2000 yıl önce, elektrik ve elektroniğe bağlı bir teknoloji yokken bu pili kimler ne için yapmıştı ve ne amaçla kullanmışlardı? Bu sorular hala cevabını arıyor. Pil ise Bağdat Müzesi’nde sergileniyor ve M.Ö. 248 tarihiyle ilişkilendiriliyor. Her ne kadar bu tarih de eski bir dönem olsa da, bazı araştırmacılar söz konusu çömleğin sahip olduğu teknolojinin Sümerlere kadar uzandığı noktasında birleşiyor. Bu da Babil Pili olarak nitelendirilen bu cismin ilk defa M.Ö. 2000’li yıllarda geliştirildiği yönünde bir teori ortaya koyuyor. Peki madem böyle bir teknoloji antik çağda vardı, insanlığın elektriği bir yaşam biçimi haline dönüştürmesi neden 4000 yıl sürdü? O dört bin yıl boyunca çömleklerde enerji saklanmadı da neden kebap yapıldı?

2 Beğeni

5.-Hindistanın-Vimanaları

Kaynak Dünyalilar.org

Hindistan tarihine ışık tutan mitolojik unsurlarla dolu olan Mahabharata adlı eserlerde adı geçer Vimanaların. Vimanalar, Hint kültüründe “uçan saray” olarak tanımlanırlar. İlk başta “uçan halı” gibi bir masal öğesini çağrıştırsa da Mahabharata’nın içinde yer alan Vimana tasvirleri akıllarda soru işaretleri bırakıyor. Bir savaş aracı olarak anlatılan Vimanaların uydu anteninden tutun, iniş ve kalkış takımlarına kadar her ayrıntı, görülmeden hayal edilebilecek türden değildir. Öyle ki, mühendislik harikası olarak görülen Vimana tasvirlerinden yola çıkılarak çizilen modeller günümüzde NASA’nın kullandığı uzay kapsülleriyle tek kelimeyle birebir özellikler ortaya koymaktadır. Mahabharata metinlerinin de M.Ö. 3000’li yıllara dayanan anlatımlardan oluştuğunu düşünecek olursak. O tarihlerde var olmamış teknolojiler üstünde, bu kadar detaylı bilgiler paylaşılmış olması ilgi çekicidir.

3 Beğeni

Yıllar önce Güney Afrika’daki pirofilit yataklarında bulunan Klerksdorp kürelerinin garip varlıklar olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Ortalarında dikiş benzeri çizgiler bulunan bu küçük antik topların neden uzaylıları ve eski, unutulmuş medeniyetleri içeren komplo teorilerine konu olduklarını anlamak çok zor değil.
images

1980’lerde yayınlanan haberlerde bu kürelerin “hakkında neredeyse hiçbir şey bilmediğimiz daha yüksek bir medeniyet, tufan öncesi bir medeniyet” tarafından yapıldığı söyleniyordu. Bunu söyleyen müze küratörü, aynı zamanda kürelerin titreşimsiz bir vitrinde kilitliyken bile kendi kendilerine döndüğünü iddia ediyordu.

Bazı kişiler, 3 milyar yıllık kayalarda bulunmasına rağmen bu kürelerin ancak üretilmiş, sahte bir ürün olabileceğini iddia ederken, daha uç noktalara giden diğerleri ise uzaylıların kanıtı olduklarına inanıyordu.

Kaynak. AraştıranAdamm

5 Beğeni

Roma Dodekahedronu

Bu küre biçimindeki nesneler İsviçre, Almanya ve Fransa’da keşfedildi ama bilim insanları onların aslında ne olduğunu hâlâ keşfedebilmiş değil. Kabaca dairesel yapıda olan ve üzerinde delikler ve çıkıntılar barındıran cisimlerin ne işe yaradığı halen bir merak konusu. Cisimlerden bazıları sembollerle kaplı ve bu sembollerin bir kısmının da anlamı deşifre edilemedi. Hayal gücü yüksek bazı insanlar dodekahedronun bir tür mumluktan başka bir şey olmadığını iddia ediyor. Diğerleri ise onların karmaşık ölçme araçları olduğunu düşünüyor.


Dropa Taşları

Dropa Taşları o kadar tuhaf ve eşi benzeri olmayan nesneler ki bazı insanlar onun binlerce yıl önce dünya dışı bir uygarlık tarafından yeryüzüne bırakıldığını düşünüyor. Taşlar, Çin ve Tibet arasındaki sınırda, Himalaya dağlarındaki bir mezarlık alanında keşfedildi. Her bir disk bir ayak boyu genişliğinde ve merkezinde küçük bir delik bulunuyor. Disklerin yaşı ise 12.000 yıl öncesine kadar gidiyor.


Kaynak. https://bonpurloryan.wordpress.com

4 Beğeni

Delhi Demir Sütunu

Tarih: Milattan Sonra 375-415

Ülke: Hindistan

Paslanmaz çelik 1913’te icat edildiği için bilim insanlarının kafalarını Delhi’nin Demir Sütunu karıştırmaya devam ediyor. Milattan sonra 375 ile 415 yılları arasında inşa edilen bu devasa demir sütun 7,2 metre yüksekliğinde ve 3 tondan fazla ağırlığa sahip.

Bu sütun yıllarca yağmura ve rüzgâra rağmen asla paslanmadı. Teoriler, sütunun yüzey üzerinde koruyucu bir kaplama oluşturan üç aşamalı bir süreçte üretildiği üzerine.

Blok alıntı nereye.com.tr

4 Beğeni

Bazı kaynaklara göre ilk manyetik pusula M.Ö. 12. yüzyılda (M.Ö. 220 dolaylarında olduğu bilgisi farklı kaynaklar arasında yer alır) Çinliler tarafından bulundu. Bir başka teoriye göre Çinlilerin keşfettiği pusula, Araplar aracılığıyla Avrupa’ya yayılmıştır.
220px-Brújula_azimutal_española_s.XVIII_(M.A.N._Madrid)_01
KAYNAK kulturveyasam

3 Beğeni

Esnek ve kırılmaz cam: Vitrum


Tarihte üç farklı kaynakta geçiyor. Petronius adındaki bir cam ustası, İmparator Tiberius’a kırılsa da orijinal haline geri dönebilen bir kavanoz sunar. Tiberius bu keşfin, altın ve gümüşün değerini düşürmesinden korktuğu için Petronius’u idam ettirir. Edebiyat ve siyaset tarihinde Genç Plinius olarak adlandırılan romalı edebiyatçı ve senatör tam anlamıyla doğru olmayabileceğini de belirterek aynı hikayeyi tekrarlar. 200 yıl sonra bu hikayenin yeni bir versiyonu Romalı tarihçi ve kamu görevlisi Cassius Dio tarafından ortaya konuyor. Dio, çıplak elle kırılmış camı eski haline döndürebilen bir tür büyücüden bahsediyor. Fakat bu kişinin adından hiç bahsetmiyor. Kırıldıktan sonra bir camın parçalarını bir araya getirmenin nasıl mümkün olabileceğini kimse bilmiyor elbette. Günümüzün mevcut teknolojisi böyle bir şeyin yakınına dahi yaklaşabilmiş değil. 2012’de Corning adlı bir şirket, Güneş enerjisi kollektörlerinin yapımında kullanılan “Willow Glass” adında çok esnek bir ürünün tanıtımını yaptı. Fakat bu ürün dahi kırıldığı taktirde orijinal haline geri dönemiyor.
KAYNAK Nasıl Yapıldıkları Henüz Tam Açıklanamayan Antik Çağa Ait 10 Bilimsel Teknoloji | ListeList.com

2 Beğeni

s-8f20cba9efdc3fb6f3863867f32f7320bcb9379a

Lycurgus Kupası eski Romalılar tarafından kullanılmış bir goblet idi. Bu noktada, bu eski kupanın ne gibi bir sihri olduğunu merak edebilirsiniz. Kupayı inceleyen bilim adamları da aynı şeyi sormuştu, bu kupayı bu kadar özel yapan nedir? Her şey kupanın ışığa tutulmasıyla ortaya çıktı. Resimdeki gibi, eğer kupaya ön tarafından ışık tutarsanız kupa yeşil oluyor:


Eğer ışığı arkadan tutarsanız, sihirli kupa işte bu rengi alıyor:

1990 yılında, İngiliz bilim adamları tarafından yürütülen çalışmalar ile bu kupanın arkasında yatan gizem çözülmeye çalışıldı. Bilim adamlarının ortaya çıkardığı bilgilere göre, kupa, insan saçıncan 1000 kat daha ince binlerce altın ve gümüş parçacık ile doluymuş. Yani uzun lafın kısası, Romalılar nanoteknolojiyi keşfetmişti ve bu teknolojiyi böyle bir kupa yapmak için kullanmışlardı.
Böyle bir kupa yapabilmek için, kum tanesinden daha küçük olan altın ve gümüş parçacıklar yapmaları ve bu parçacıkları cam ile kaynaştırmaları gerekmişti. Fakat kaynaştırma yapılırken özel bir oran kullanılmalıydı, aksi halde bu kupada gördüğümüz atomaltı efektleri elde edemezlerdi. Düşünün; bu teknolojiyi anlamamız yalnızca 1990’lı yıllarda mümkün oldu.

Bilim insanlarının bu kupayı alıp tekila içmek için kullanmalarına izin verilmiyor elbette. Fakat bu soru hala akıllarda; böyle ilginç bir kupa alkol ile temas edince ne oluyor? Bu soruyu aklından çıkaramayan bazı bilim insanları, bu kupaya çok benzeyen başka bir kupa geliştirdi ve alkol denemeleri bu ikinci kupa üzerinde yapıldı. Ortaya çıkarılan verilere göre, kupanın rengi, içine konulan sıvıya göre de değişebiliyor. Örneğin şarap doldurunca farklı bir renk, su doldurunca farklı bir renk elde ediliyor. Bu kupanın modern teknolojinin önüne geçtiği nokta işte bu. Gelişmiş teknolojimiz sayesinde üretilmiş sensörler, su içerisindeki maddeleri saptamak konusunda bu kupanın yanına bile yaklaşamıyor. Bu nedenle, modern bilim ciddi ciddi Caesar zamanından kalma bu teknolojiyi kullanmayı düşünüyor.

Blok alıntı

3 Beğeni