Bu Siteyi Ziyaret Etmek İçin Lütfen Tarayıcınızda JavaScript'i Etkinleştirin.

Gerçekten Özgür Müyüz, Yoksa Seçme Hakkı Bir İllüzyon Mu? | WowTurkey Kaliteli Genel Forum Sitesi Bilgi Resim Ulaşım

Gerçekten Özgür Müyüz, Yoksa Seçme Hakkı Bir İllüzyon Mu?

Emir

Moderatör
Moderatör
Sabah kalktığımızda ne giyeceğimize, ne yiyeceğimize ya da kimlerle vakit geçireceğimize biz mi karar veriyoruz, yoksa görünmeyen bir sistem, geçmiş deneyimler ve dış etkenler bizi yönlendiriyor mu?

🧠 Filozoflar yüzyıllardır özgür irade ile determinizm arasında gidip geliyor.
🔗 Bazıları tüm seçimlerimizin geçmiş olayların zorunlu sonucu olduğunu savunurken, bazıları özgür iradenin insanı insan yapan temel nitelik olduğunu ileri sürüyor.

Peki ya siz?
🔹 Hayatınızdaki önemli kararları gerçekten “siz” mi verdiniz?
🔹 Seçeneklerinizi kim belirledi?
🔹 Özgürlük sandığınız şey, aslında toplumsal kodların size sunduğu bir yanılsama olabilir mi?

💬 Gelin burada fikirlerimizi paylaşalım.
🔍 İsteyen Sartre'dan alıntı yapsın, isteyen kendi yaşadığı çelişkili bir anısını anlatsın.
Çünkü bazen bir forum başlığı, bir kitap kadar düşündürür.
 
  • Beğen
Tepkiler: Rime ve yuSuF
Sabah kalktığımızda ne giyeceğimize, ne yiyeceğimize ya da kimlerle vakit geçireceğimize biz mi karar veriyoruz, yoksa görünmeyen bir sistem, geçmiş deneyimler ve dış etkenler bizi yönlendiriyor mu?
Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerimize olsun.

Aslında bu soruyu kuantum fiziğini esas alarak, dalga gibi davranarak seçim yapmadan, tüm seçenekleri deneyimlemekten falan bahsederek cevaplamak istiyordum.
Fakat çoğu kimse kuantum kavramını bilmediği için "bu adam ne saçmalıyor" demesinler diye FARKLI bir şekilde cevaplamayı uygun görüyorum.

Öncelikle hayatta yaptığımız seçimlerin kadere etkisini anlatmak için kullandığım örneği paylaşıp, bir başka mesajla asıl sorunuzun cevabına geçeceğim.



A noktasından B noktasına gitmeniz gerekiyor.
- Trenle gidebilirsiniz
- Otobüsle gidebilirsiniz
- Uçakla gidebilirsiniz
- Kendi otomobilinizle gidebilirsiniz
- Taksi/kiralık otomobil ile gidebilirsiniz
...
seçenekler çoğaltılabilir.
A noktasından B noktasına gitmek için hangisini seçeceğinize karar verirken şu DÜŞÜNCELERLE eleme yaparsınız.
- Trenle gitmek gitmek ekonomiktir. Trenle gitmeyi tercih etmeliyim.
- Otobüs, trene göre biraz pahalı ama B noktasına daha kısa sürede ulaşabilirim. Otobüsle gitmeyi tercih etmeliyim.
- Uçak pahalı ama hız benim için daha önemli uçakla gitmeyi tercih etmeliyim.
- B noktasında otomobilime ihtiyacım olacak en iyisi kendi otomobilimle gitmek.
- Kefenin cebi yok en iyisi taksi ile gitmek.
A noktasından B noktasına gitmek için tüm seçenekler KADERİNİZDE vardır.
Diğer bir deyişle hangisini seçerseniz seçin yolcuğunuz sürecince başınıza gelecekler, karşılaşacağınız seçenekler farklı farklı olarak kaderinizde mevcuttur.
Seçiminizi yaptığınız anda gerçekleşenler kader değil kazadır.
Çoğu insan seçimlerini bu tür düşünmenin ve bu düşünce şekillerinden uygun gördüklerine göre hareket etmelerinin bir mahzuru olmayacağını düşünür.
Halbuki bu düşünce şekillerinden HEPSİ HATALIDIR, seçimlerinize bu şekildeki düşüncelerle karar verdiğinizde her zaman zarar edersiniz.
Bir konuda karar verirken tek bir düşünceye sahip olmamız gerekiyor.
- Önümdeki seçeneklerden hangisini seçersem Rabbimin rızasını kazanabilirim?
Bu şekilde düşünüldüğünde seçenek sayısı azalır, fakat genellikle tek seçenek kalmaz.
Bu durumda doğru seçeneğe nasıl karar vereceğiz?
Bizim SORUMLULUĞUMUZ karar verirken "Rabbimin rızasını kazanabilirim?" sorusu ile hareket etmekle sınırlıdır.
Seçenekler Rabbimizin rızasına uygun olanı seçmekte isabet edip etmemek bizim sorumluluğumuzda değildir.
İsabet kaydetmemiş olsak bile her durumda fayda elde etmiş oluruz.

Bir çok kişinin dikkat etmediği bir husus vardır:
ENFAL suresi 29. ayette
Ey iman edenler, Allah'tan korkup sakınırsanız, size doğruyu yanlıştan ayıran bir nur ve anlayış furkan verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allah büyük fazl sahibidir.
buyrulmaktadır.
Tüm insanlarda karar verme anında aktif hale gelen ve vicdan olarak isimlendirilen bir duygu vardır.
Karar verme anında insanın vicdanı doğru olan seçeneği kendisine söyler.
İnsanlar Allah (c.c.) korkup, sakınmadıkları için vicdanın sesi çok kısa süreli duyulmaktadır (andan daha kısa) çoğu insan bu sesi fark etmemektedir.
Daha sonra örnekte verilen düşüncelere benzer düşünceler zihnimize hakim olmakta ve vicdanın söylediği hiç akla gelmemektedir.
Allah (c.c.) korkup, sakınan insanlar vicdanlarının sesini daha uzun süre hissedebilmekte ve daha isabetli kararlar verebilmektedirler.
 
  • Beğen
Tepkiler: Rime
Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerimize olsun.

Önceki mesajımızda NEYİ seçebileceğimizi örneklendirdik.
Şimdi NEYİ SEÇEMEYECEĞİMİZİ açıklayalım.
A noktasından (Dünya hayatından) B noktasına (Ahiret hayatına) gitmek dışında SEÇİM yapma imkanımız yoktur.
Yani ben A noktasından C noktasına gideceğim diyemezsiniz.
Bu hususu dikkate aldığımızda A noktasından B noktasına gideceğimiz araçları seçmek önem kazanmaktadır.
A noktasından B noktasına gitmek için seçtiğimiz araçlar B noktasından sonrasını etkileyecektir.

Rabbim, bizlere doğru seçimler yapmayı nasip etsin.
 
  • Beğen
Tepkiler: Rime
Sabah kalktığımızda ne giyeceğimize, ne yiyeceğimize ya da kimlerle vakit geçireceğimize biz mi karar veriyoruz, yoksa görünmeyen bir sistem, geçmiş deneyimler ve dış etkenler bizi yönlendiriyor mu?

🧠 Filozoflar yüzyıllardır özgür irade ile determinizm arasında gidip geliyor.
🔗 Bazıları tüm seçimlerimizin geçmiş olayların zorunlu sonucu olduğunu savunurken, bazıları özgür iradenin insanı insan yapan temel nitelik olduğunu ileri sürüyor.

Peki ya siz?
🔹 Hayatınızdaki önemli kararları gerçekten “siz” mi verdiniz?
🔹 Seçeneklerinizi kim belirledi?
🔹 Özgürlük sandığınız şey, aslında toplumsal kodların size sunduğu bir yanılsama olabilir mi?

💬 Gelin burada fikirlerimizi paylaşalım.
🔍 İsteyen Sartre'dan alıntı yapsın, isteyen kendi yaşadığı çelişkili bir anısını anlatsın.
Çünkü bazen bir forum başlığı, bir kitap kadar düşündürür.
Psikologlar seçimlerimizin çoğunun:
  • Çevresel faktörler
  • Geçmiş deneyimler
  • Toplumsal normlar
  • Bilinçdışı etkiler tarafından yönlendirildiğini söylüyor.
Örneğin:
  • Sürekli reklamını gördüğün bir ürünü "özgürce" seçtiğini sanırsın ama aslında bilinçdışı yönlendirilmişsindir.
  • Ailenden veya toplumdan öğrendiğin değerler, senin neyin "doğru" veya "iyi" olduğunu algılamanı belirler.
Bu da “özgür seçim” dediğimiz şeyin aslında önceden programlanmış alışkanlıkların ve kalıpların bir sonucu olabileceğini gösteriyor.

Sonuç olarak:
  • Kararlarımız tamamen özgür değil.
  • Genetik, çevre, geçmiş deneyimler ve bilinçaltı bizi yönlendiriyor.
  • Ancak bu, hiç özgür değiliz anlamına da gelmeyebilir.
    • Belki özgürlük, seçenek yaratmak değil;
    • var olan sınırlı seçenekler arasında farkındalıkla bir tercih yapabilmektir.

Seçeneklerinizi kim belirledi?
Seçenekleri seçerken en önemli faktör ŞANS faktörüdür. Şansı yaver giden bir insan her seçenekten kendini kurtarabilir fakat şansız bir kişi en iyi seçenekte bile tökezleyebilir. O yüzden şans en önemli faktördür.
 
  • Beğen
Tepkiler: Emir ve Rime
Seçenekleri seçerken en önemli faktör ŞANS faktörüdür. Şansı yaver giden bir insan her seçenekten kendini kurtarabilir fakat şansız bir kişi en iyi seçenekte bile tökezleyebilir. O yüzden şans en önemli faktördür.
Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerimize olsun.

Şans kelimesi ile neyi ifade etmek istiyorsunuz?
Şans ı tanımlayabilir misiniz?
Şans gerçekten var mıdır?
 
  • Beğen
Tepkiler: Rime
Şans ı tanımlayabilir misiniz?
Şans, genellikle insanın kontrolü dışında meydana gelen, olumlu ya da olumsuz bir olayın sebepsizce başa gelmesi anlamında kullanılır. Kimi zaman tesadüf ile karıştırılır.

Şans gerçekten var mıdır?
Evet, ama hangi açıdan tanımladığımız önemli:
  • Halk arasında: Şans, iyi şeylerin rastgele şekilde meydana gelmesidir. Yani kişi hiçbir çaba göstermeden piyangoyu kazanırsa şanslı sayılır.
  • Felsefi açıdan: Şans, neden-sonuç zincirinin bilinmediği ya da anlaşılamadığı durumlara verilen addır. Aslında olayın bir nedeni vardır ama biz onu bilmediğimiz için şans deriz.
  • Bilimsel açıdan: Elbette var: Olasılık. Şans dediğimiz şey, bariz bir niyet veya sebep olmaksızın bir olayın gerçekleşmesi. Tesadüf de benzer: Gerçekleşme olasılığı düşük olan (veya düşük olarak algılanan) olayların bir arada gerçekleşmesi olayı. Ama bunların her ikisi de en nihayetinde olasılık matematiğinin bir parçası.

    Olasılık, var olabilecek tüm senaryolar içerisinde, spesifik bir senaryonun gerçekleşmesine verdiğimiz bir değer. Zar, klasik bir örnek: Adil ve 6 yüzlü bir zarı attığınızda, 3 sayısının:
    • 1 kez gelme olasılığı 1/6 (%16.6).
    • 2 kez üst üste gelme olasılığı 1/36 (%2.8)
    • 3 kez üst üste gelme olasılığı 1/216 (%0.5)
    • 4 kez üst üste gelme olasılığı: 1/1296 (%0.08)
    • 5 kez üst üste gelme olasılığı: 1/7776 (%0.01)
    • 6 kez üst üste gelme olasılığı: 1/46656 (%0.002)
Duruma göre 2 kez üst üste gelmesine de şans denir, 4 kez üst üste gelmesine de. Mesela Dungeons & Dragons oynuyorsanız ve bir işten yırtmak için bir kez 2, bir kez 5 atmanız gerekiyorsa ve bunu atarsanız, aslında iki kez üst üste 3 atmanızdan hiçbir farkı olmamasına rağmen (ikisinin de olasılığı 1/36), sanki daha "şanslıymışsınız" gibi gelir. Ya da bir çift zarı tam 6-6 attığınızda hafif bir deprem olursa, buna "tesadüf" deriz; halbuki bu iki olayın bir arada yaşanmasının belli bir olasılığı vardır ve Dünya'da yeterince insan tavla oynadığı ve yeterince miktarda deprem olduğu sürece, bunların ara ara çakışması önünde hiçbir engel yoktur. Ayrıca 6-6'nın -atıyorum- 4-2'den daha anlamlı olduğu da en başından insan uydurmasıdır (objektif bir anlamı yoktur, 4-2 veya 5-1 ile 6-6'nın gelme ihtimali birebir aynıdır). (Alıntı: evrimagaci.org forum sitesi)

Şans kelimesi ile neyi ifade etmek istiyorsunuz?
Bu cümledeki “şans” kelimesiyle ifade edilen şey aslında kontrol edilemeyen, öngörülemeyen dışsal etkilerdir. Yani bireyin yetenek, bilgi, çaba gibi kişisel faktörlerinden bağımsız olarak, başarı ya da başarısızlık üzerinde etkili olan belirsiz olaylardır.

Daha açık bir ifadeyle:​

"Şans", bu cümlede tesadüfi avantajlar veya beklenmedik engeller anlamına geliyor.
Yani:
  • Yolda karşılaştığın biri seni bir fırsata taşırsa, bu “şans” olarak görülüyor.
  • Tam zirveye çıkacakken başına gelen bir hastalık ya da kaza ise “şanssızlık” olarak tanımlanıyor.

Cümleye tekrar bakalım:​

  • “Şansı yaver giden bir insan her seçenekten kendini kurtarabilir...”
  • Burada “şansı yaver gitmek”, yani şartların rastlantısal olarak lehine gelişmesi demek. Seçenek kötü bile olsa, dış koşullar bir şekilde destek olmuş.​
  • “Şanssız bir kişi en iyi seçenekte bile tökezleyebilir...”
  • Buradaysa kişinin objektif olarak en iyi kararı verdiği halde, kontrolü dışındaki olumsuzlukların onu başarısızlığa sürüklediği anlatılıyor.​

Uzun lafın kısası Özetle:​

Bu cümlede “şans” kelimesiyle kastedilen,
  • Kişinin öngöremediği olaylar,
  • Zamanlama farkları,
  • Tanıştığı insanlar,
  • Ani değişen koşullar gibi dışsal ve rastlantısal elinde olmayan etkilerdir.
 
  • Beğen
Tepkiler: Rime

Uzun lafın kısası Özetle:​

Bu cümlede “şans” kelimesiyle kastedilen,
  • Kişinin öngöremediği olaylar,
  • Zamanlama farkları,
  • Tanıştığı insanlar,
  • Ani değişen koşullar gibi dışsal ve rastlantısal elinde olmayan etkilerdir.
Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerimize olsun.

-
Aşağıdaki hikayede hangi durumların şans olduğunu belirtebilir misiniz?


Köyün birinde yaşlı bir adam yaşarmış. Çok fakirmiş, fakat öyle dillere destan bir beyaz atı varmış ki bu adamın, kral bile onu kıskanırmış. Birçok defa kral bu at için ihtiyara nerdeyse hazinesinin tamamını teklif etmiş ama adam satmaya yanaşmamış.

“Bu at, bir at değil benim için. Bir dost. İnsan dostunu satar mı?” dermiş hep.

Bir sabah at ortadan kaybolur

Derken köyde bir sabah kalkmışlar ki, at yok.

Köylü, ihtiyarın başına toplanmış.

“Seni ihtiyar bunak. Bu atı sana bırakmayacakları, çalacakları belliydi. Bu fakirlikte böyle değerli bir şeyi nasıl koruyabilirsin? Krala satsaydın, istediğin kadar paran olurdu ve ömrünün sonuna kadar beyler gibi yaşardın. Şimdi ne paran var, ne de atın” demişler.

İhtiyar “Bir karara varmak için acele etmeyin” demiş. Sadece ‘At kayıp’ deyin. Çünkü gerçek bu. Ondan ötesi sizin yargınız ve sizin yorumunuz. Atımın kaybolması, bir talihsizlik mi, yoksa bir şans mı, bunu henüz bilmiyoruz. Çünkü bu olay henüz bir başlangıç. Arkasının nasıl geleceğini kimse bilemez.”

Köylüler ihtiyar bunağa kahkahalarla gülmüşler.

At bir gece ansızın döner

Ama aradan çok gün geçmeden, at bir gece ansızın dönmüş. Meğer çalınmamış, kendi başına dağlara gitmiş. Dönerken de, vadideki bir düzine yabani atı peşine takıp getirmiş.

Köylüler, ihtiyar adamın etrafına toplanıp özür dilemişler.

“Babalık” demişler, “Sen haklı çıktın. Atının kaybolması bir talihsizlik değilmiş, şimdi bir sürü atın oldu; adeta başına devlet kuşu kondu.”

“Karar vermek için gene acele ediyorsunuz” demiş ihtiyar. Sadece atın geri döndüğünü söyleyin ama yargılamayın! Bilinen gerçek sadece bu. Ondan ötesinin ne getireceğini henüz bilmiyoruz. Bu daha başlangıç, tüm bildiğimiz yaşamın yalnızca bir kesiti. Yaşam bir kitap gibidir. Bir kitabın ilk cümlesinin ilk kelimesini okur okumaz o kitabı nasıl anlayabilir, tamamı hakkında yargıya varıp fikir yürütebilirsiniz?”

Köylüler bu defa ihtiyarla açıktan dalga geçmemişler ama içlerinden “Bu herif sahiden ******” diye geçirmişler.

İhtiyarın oğlu attan düşer

Bir hafta geçmeden, vahşi atları terbiye etmeye çalışan ihtiyarın tek oğlu attan düşmüş ve ayağını kırmış. Evin geçimini temin eden oğul şimdi uzun zaman yatağa hapsolmuş.

Köylüler gene gelmişler ihtiyara.

“Bir kez daha haklı çıktın” demişler. “Bu atlar yüzünden tek oğlun bacağını uzun süre kullanamayacak. Oysa sana bakacak başkası da yok. Şimdi eskisinden daha fakir, daha zavallı olacaksın” demişler.

İhtiyar “Siz yargılama hastalığına tutulmuşsunuz, hep erken karar veriyorsunuz” diye cevap vermiş. “O kadar acele etmeyin. Oğlum bacağını kırdı. Gerçek bu. Ötesi sizin yargınız ve yorumunuz. Ama acaba ne kadar doğru! Hayat böyle küçük parçalar halinde gelir ve ondan sonra neler olacağı size asla bildirilmez. Fakat siz her şey yaşanmış gibi sonuç çıkarıyorsunuz!”

Gençleri askere alırlar

Derken birkaç hafta sonra, düşmanlar kat kat büyük bir ordu ile ülkeye saldırmış. Kral son bir ümitle eli silah tutan bütün gençleri askere çağırmış. Köye gelen görevliler, ihtiyarın kırık bacaklı oğlu dışında bütün gençleri askere almışlar. Köyü matem sarmış. Çünkü savaşın kazanılmasına imkân yokmuş, giden gençlerin ya öleceğini ya esir düşüp köle diye satılacağını herkes biliyormuş.

Köylüler, gene ihtiyara gelmişler.

“Gene haklı olduğun kanıtlandı” demişler. “Oğlunun bacağı kırık, ama hiç değilse yanında. Oysa bizimkiler belki asla köye dönemeyecekler. Oğlunun bacağının kırılması, talihsizlik değil, şansmış meğer.”

“Siz erken karar vermekten kurtulamıyorsunuz. Daima yargılıyor ve sonuç çıkarıyorsunuz” demiş, ihtiyar.

“Oysa ne olacağını kimse bilemez. Bilinen bir tek gerçek var. Benim oğlum yanımda, sizinkiler askerde. Ama bunların hangisinin talih, hangisinin şanssızlık olduğunu Tanrı bilir.”


Bakara suresi 216. ayet meali:
Size zor geldiği halde savaş üzerinize farz kılındı. Hakkınızda hayırlı olduğu halde bir şeyden hoşlanmamış olabilirsiniz. Sizin için kötü olduğu halde bir şeyden hoşlanmış da olabilirsiniz. Yalnız Allah bilir, siz bilmezsiniz.
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
Ama bunların hangisinin talih, hangisinin şanssızlık olduğunu Tanrı bilir.”
Önceki yazılarım daha gündelik, sosyolojik ve gözleme dayalı. Yüzeysel genellemiştim. Şimdi ise daha derine inerek felsefi, psikolojik ve bilimsel anlatacağım. Kısa cevap:

Şans diye ilahi bir güç veya enerji gerçekten var değildir.

İnsan beyni, kontrol edemediği olaylar karşısında bir açıklama arar.
  • “Bu neden başıma geldi?”
  • “Neden o kazandı da ben kaybettim?”
  • “Neden ben denk geldim?”
Cevap net değilse, zihin kendini rahatlatmak için şu kelimeyi yaratır: Şans.

Ama insanlar şansı varmış gibi hisseder çünkü zihin, belirsizlik ve rastlantılarla başa çıkmak için buna ihtiyaç duyar.

Örnek: Yolda yürürken piyango bileti buldum -> “Ne şanslıyım!”

Bu tamamen istatistiksel bir rastlantı. Sonsuz sayıdaki döngülerin içinden bir tanesi sana denk geldi.

Hikâyedeki şans olay değil, insan beyninin belirsizlikle başa çıkmak için kurduğu anlam sistemidir.

İnsan beyni, belirsizliği sevmez. Gerekirse kendisini inandırmak, tatmin etmek için olayları anlamlandırmak, sınıflandırmak ve duygusal olarak yönetmek ister. Bu yüzden olayları anında şu üç kategoriye ayırır:
  • İyi
  • Kötü
  • Nötr (Ne iyi ne kötü)
Ama hayat düz çizgisel (lineer) değildir. Karmaşık bir sistem içinde işler ve çoğu olay kelebek etkisi dediğimiz şekilde birbirini zincirleme etkiler. Bugün “kötü” gibi görünen bir olay, yarının “iyi” sonucunun sebebi olabilir (ya da aynı şekilde tam tersi.)

Psikolojik/bilimsel analiz:​

1. Atın kaybolması
– Beyin bu olayı kaynak kaybı olarak algılar. Bu yüzden tehlike ya da kayıp hissi oluşur.
– Ancak olayın sonucu bilinmediği için, bu aslında belirsiz bir değişimdir.

2. Atların geri dönmesi

– Bu olay beyin tarafından beklenmedik kazanç olarak yorumlanır.
– İnsanlar buna "şans" der.
– Oysa bu, önceki belirsizliğin devamıdır.
Bilimsel olarak: Olaylar arasında nedensel bağ vardır. Ama bu bağları fark edemediğimizde olaylar bize rastgele görünür.

3. Oğlun bacağını kırması
– Bu durum "olumsuz sonuç" olarak algılanır.
– Ancak aslında, önceki kazancın (yani atların gelişi) doğrudan bir sonucudur.
– Yani burada şans değil, sebep-sonuç zinciri devrededir.

4. Savaş ve askere alım
– Olumsuz bir durum (bacağın kırılması), daha büyük bir olumsuzluktan (savaşa gitmek) korur.
– Beyin, bu tersine dönen duruma şanslıymış der.
– Ama gerçekte bu da sistemdeki karmaşık değişkenlerin ve zincirleme sonuçların sonucudur.
– Yani bu da şansla açıklanamaz.

Bilimsel Gerçek: Şans Nedir, Ne Değildir?

  • Şans, dışsal, mistik ya da ilahi bir güç değildir.
  • Şans, belirsizlik karşısında beynin ürettiği anlamlandırma çabasıdır.
  • Hayat, nedensel ilişkilerle örülmüş bir sistemdir.
  • Sistem yeterince karmaşıksa, olaylar rastgeleymiş gibi görünür.
  • Bu da “şanslıydım / şanssızdım” gibi ifadelerin ortaya çıkmasına neden olur.

Hayattaki birçok süreç, karmaşık sistemlerin parçasıdır. Bu yüzden küçük bir değişken, uzun vadede büyük farklar yaratabilir. Buna kelebek etkisi denir. Verdiğin bir karar ya da yaşadığın bir olay, başka bir olay zincirinde farklı alanları etkileyebilir, yeni döngüler başlatabilir. Bu hikâyede "şans" olarak görülen her şey, aslında bir olaylar zincirinin doğal halkasıdır. Biz sadece olayları kısa vadede değerlendirdiğimiz için, bazı sonuçlara iyi ya da kötü etiketini yapıştırırız.

Şans var mı?
Gerçek bir güç olarak değil ama zihinsel bir ihtiyaç, psikolojik bir araç olarak evet. Beynin ödül sistemiyle çok yakından ilişkilidir.

Beynin ödül mekanizması, esas olarak dopamin adı verilen nörotransmitter (sinir taşıyıcı madde) üzerinden çalışır. Bu sistem, aşağıdaki durumlarda dopamin salgılar:
  • Başarı elde ettiğimizde
  • Beklenmedik bir kazanç yaşadığımızda
  • Risk alıp olumlu sonuç aldığımızda
  • Ödül beklediğimiz durumlarda
  • yani Bir oyun kazandığında, Piyangodan para çıktığında, Penaltıyı kurtardığında Son anda otobüsü yakaladığında...
Beyin bir şanslı olay yaşandığını düşünür ve seni ödüllendirmek için dopamin salgılar. Bu da iyi hissetmeni, hatta bazen şansa bağımlı olmanı sağlar.
  • Bir olayın fiziksel açıklaması değil,
  • O olaya verdiğimiz psikolojik ve nörolojik tepkidir
Şans kavramını iki farklı şekilde önce gündelik, sosyolojik ve gözleme dayalı. Sonra ise felsefi, psikolojik ve bilimsel olarak detaylı anlattım.

Psikoloji okusaydım eğer İnsan Psikolojisini ilahi güçlerden bağımsız bir şekilde makale yazmayı çok isterdim. İnsan psikolojisi inanılmaz bir konu.
 
Son düzenleme:
Psikoloji okusaydım eğer İnsan Psikolojisini ilahi güçlerden bağımsız bir şekilde makale yazmayı çok isterdim. İnsan psikolojisi inanılmaz bir konu.
Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerimize olsun.

Yaratan, insanı yaratmış, yeterli görmemiş kullanım kılavuzu (Kur'an-ı Kerim + din) göndermişken ilahi güçlerden bağımsız bir şekilde makale yazmak mümkün olabilir mi?

Şans diye ilahi bir güç veya enerji gerçekten var değildir.
cümlesi için teşekkür ederim.
 
  • Beğen
Tepkiler: Rime
  • #10
Yaratan, insanı yaratmış, yeterli görmemiş kullanım kılavuzu (Kur'an-ı Kerim + din) göndermişken ilahi güçlerden bağımsız bir şekilde makale yazmak mümkün olabilir mi?
Merhabalar inançlı bireysiniz. O yüzden hem inancınıza hem de size olan saygımdan dolayı daha fazla uzatmadan sadece mümkündür demek istiyorum. Ayrıca güzel sohbetiniz için de teşekkür ediyorum
 
  • Beğen
Tepkiler: Rime

Konu görüntüleyen kullanıcılar