Ama bunların hangisinin talih, hangisinin şanssızlık olduğunu Tanrı bilir.”
Önceki yazılarım daha
gündelik, sosyolojik ve gözleme dayalı. Yüzeysel genellemiştim. Şimdi ise daha derine inerek
felsefi, psikolojik ve bilimsel anlatacağım. Kısa cevap:
Şans diye ilahi bir güç veya enerji gerçekten var değildir.
İnsan beyni, kontrol edemediği olaylar karşısında
bir açıklama arar.
- “Bu neden başıma geldi?”
- “Neden o kazandı da ben kaybettim?”
- “Neden ben denk geldim?”
Cevap net değilse, zihin kendini rahatlatmak için şu kelimeyi yaratır:
Şans.
Ama insanlar şansı
varmış gibi hisseder çünkü zihin, belirsizlik ve rastlantılarla başa çıkmak için buna ihtiyaç duyar.
Örnek: Yolda yürürken piyango bileti buldum -> “Ne şanslıyım!”
Bu tamamen
istatistiksel bir rastlantı. Sonsuz sayıdaki döngülerin içinden bir tanesi sana denk geldi.
Hikâyedeki şans olay değil, insan beyninin belirsizlikle başa çıkmak için kurduğu anlam sistemidir.
İnsan beyni,
belirsizliği sevmez. Gerekirse kendisini inandırmak, tatmin etmek için olayları anlamlandırmak, sınıflandırmak ve duygusal olarak yönetmek ister. Bu yüzden olayları anında şu üç kategoriye ayırır:
- İyi
- Kötü
- Nötr (Ne iyi ne kötü)
Ama hayat düz çizgisel (lineer) değildir.
Karmaşık bir sistem içinde işler ve çoğu olay
kelebek etkisi dediğimiz şekilde birbirini zincirleme etkiler. Bugün “kötü” gibi görünen bir olay, yarının “iyi” sonucunun sebebi olabilir (ya da aynı şekilde tam tersi.)
Psikolojik/bilimsel analiz:
1. Atın kaybolması
– Beyin bu olayı
kaynak kaybı olarak algılar. Bu yüzden
tehlike ya da
kayıp hissi oluşur.
– Ancak olayın sonucu bilinmediği için, bu aslında
belirsiz bir değişimdir.
2. Atların geri dönmesi
– Bu olay beyin tarafından
beklenmedik kazanç olarak yorumlanır.
– İnsanlar buna "şans" der.
– Oysa bu, önceki belirsizliğin devamıdır.
–
Bilimsel olarak: Olaylar arasında
nedensel bağ vardır. Ama bu bağları fark edemediğimizde olaylar bize rastgele görünür.
3. Oğlun bacağını kırması
– Bu durum "olumsuz sonuç" olarak algılanır.
– Ancak aslında, önceki kazancın (yani atların gelişi) doğrudan bir sonucudur.
– Yani burada şans değil,
sebep-sonuç zinciri devrededir.
4. Savaş ve askere alım
– Olumsuz bir durum (bacağın kırılması), daha büyük bir olumsuzluktan (savaşa gitmek) korur.
– Beyin, bu tersine dönen duruma şanslıymış der.
– Ama gerçekte bu da sistemdeki
karmaşık değişkenlerin ve
zincirleme sonuçların sonucudur.
– Yani bu da
şansla açıklanamaz.
Bilimsel Gerçek: Şans Nedir, Ne Değildir?
- Şans, dışsal, mistik ya da ilahi bir güç değildir.
- Şans, belirsizlik karşısında beynin ürettiği anlamlandırma çabasıdır.
- Hayat, nedensel ilişkilerle örülmüş bir sistemdir.
- Sistem yeterince karmaşıksa, olaylar rastgeleymiş gibi görünür.
- Bu da “şanslıydım / şanssızdım” gibi ifadelerin ortaya çıkmasına neden olur.
Hayattaki birçok süreç,
karmaşık sistemlerin parçasıdır. Bu yüzden küçük bir değişken, uzun vadede büyük farklar yaratabilir. Buna
kelebek etkisi denir. Verdiğin bir karar ya da yaşadığın bir olay, başka bir olay zincirinde farklı alanları etkileyebilir,
yeni döngüler başlatabilir. Bu hikâyede "şans" olarak görülen her şey, aslında bir
olaylar zincirinin doğal halkasıdır. Biz sadece olayları
kısa vadede değerlendirdiğimiz için, bazı sonuçlara
iyi ya da kötü etiketini yapıştırırız.
Şans var mı?
Gerçek bir güç olarak değil ama
zihinsel bir ihtiyaç, psikolojik bir araç olarak evet. Beynin ödül sistemiyle
çok yakından ilişkilidir.
Beynin
ödül mekanizması, esas olarak
dopamin adı verilen nörotransmitter (sinir taşıyıcı madde) üzerinden çalışır. Bu sistem, aşağıdaki durumlarda dopamin salgılar:
- Başarı elde ettiğimizde
- Beklenmedik bir kazanç yaşadığımızda
- Risk alıp olumlu sonuç aldığımızda
- Ödül beklediğimiz durumlarda
- yani Bir oyun kazandığında, Piyangodan para çıktığında, Penaltıyı kurtardığında Son anda otobüsü yakaladığında...
Beyin bir
şanslı olay yaşandığını düşünür ve seni
ödüllendirmek için dopamin salgılar. Bu da
iyi hissetmeni, hatta bazen şansa bağımlı olmanı sağlar.
- Bir olayın fiziksel açıklaması değil,
- O olaya verdiğimiz psikolojik ve nörolojik tepkidir
Şans kavramını iki farklı şekilde önce
gündelik, sosyolojik ve gözleme dayalı. Sonra ise
felsefi, psikolojik ve bilimsel olarak detaylı anlattım.
Psikoloji okusaydım eğer İnsan Psikolojisini ilahi güçlerden bağımsız bir şekilde makale yazmayı çok isterdim. İnsan psikolojisi inanılmaz bir konu.