Ziynete Minnet
İnsanın, insana duyduğu minnet
Hakk'a duyduğu hiddet
Umar ki Hak'tan himmet
Sanır ki ahlâktan.
Ne zamandı o?
Evet evet, ne zamandı? Borçlu hissettiğin zamanı sual ediyorum.
En son ne zamandı ettiğin şükür?
Birisi sana büyük bir ziynet verende ona duyduğun minnet
Seni sana verene gösterdiğin hiddet.
Bir gözüne dünyalarca verilse ziynet, ne hikmet
Seni sen yapana yok ki hürmet.
Demek ki yok ziynette kıymet.
Sensin sen, en değerli.
Bilemedin ki kendini...
Kendini bilen, kimi bilir idi?
Bu satırları yazanın gözleri yaşlı idi...
Kendini bilmek denen aynadan geçer.
Ayna denen genellikle senin kınadığın veyahut gözünde sıradanlaştırdığındır. Sıradanlaşan gözler demek, körelen kalpler demek. Seni sana bildiren, akıl vererek değil, aklettirerek seni sana bildirmesi daha olasıdır. Hazıra dağ dayanmaz misali. Öğütler vardır, lâkin akletmeye teşvik de vardır. Öğretilen bilgi ile edinilen bilgi arasındaki fark nedir bilir misin sen? Hazır gelen bilgiye ne değer verir insan, ne de hürmet gösterir. Bu misalden olsa gerek ki, alın bilgi demek yerine ne diyor Hak? Akledin diyor. Basit görünen bu kelimedeki mânâyı şuan daha derinden görebiliyor olmanız lazım. Fıtrat gereği bizde hürmet, bizim olanın daha doğrusu emek verdiğimizedir. Ya da ziynetededir. Ziynet ki kendinde saklı. Onu görmez ziyneti bir ömür arar durursun. Ziyneti olup da sakınanlar mı fazla sakınmayanlar mı?(Yani buradaki kasıt mal mülkü olup da, bolca olduğu hâlde onu sakınanlar mı yoksa sakınmadan, gözüne görünmeden paylaşanlar mı?) O hâl ne anlarsın burdan? Yol tektir. Önce kendinden geçesin ki hakîkat yolu gözüksün. Kalbi körelenlere bunlar bir manâ içermez. Hidayet edilir o başka. Biz kimseye hidayet verebilecek güçte değiliz. Mucizeleri versen inanmaz, ama bir gün cüzzî bir şey tesir eder. Biz buna güç yetiremeyiz. Olma yolunda olana yada olmak isteyen işitir bu sözleri.