@Semih Hocam öncelikle şunu söyleyeyim; Açıkçası ben de 36L’nin, M7 hattı Beşiktaş’a uzamadan kapatılmasını doğru bulmadım. Zira M7 Beşiktaş’a kadar gidiyor olsaydı; T4 ile Kiptaş Venezia’dan M7’ye aktarma yapılır, trafiğe takilmadan rahat rahat gidilir gelinirdi.
Ancak bu aktarma mevzusundan bu kadar nefret edilmesine gerek yok.(Belki yıllardır İstanbul’da “Kapımdan otobüs geçsin her yere kesintisiz gideyim” mantığı uygulandığı için aktarma yavan geliyordur anlıyorum) Ben daha önce bu konuda bir açıklama yaptım herkesin anlaması için. Günümüz büyükşehirlerinin neredeyse tamamında aktarma ile yürür toplu taşıma. İster New York, ister Tokyo, ister Berlin hiç fark etmez. Biz İstanbullular olarak bu sisteme çok yabancı hissediyoruz. Aslında İstanbul’da da vardı bu fakat bugünkü seviyede değildi. (Kirazlı Metro, Yenibosna Metro, Kozyatağı Metro gibi)
Aktarma mantığının sebeplerini tekrar özetleyeyim;
1- Otobüs hatları her zaman raylı sistemlerin olmadığı yerlerde çalışır, en yakın raylı sisteme aktarma verir. Bu sayede caddelerde fazladan otobüs dolaşmaz. Bu da
yakıt tasarrufuna, trafik yoğunluğunun azalmasına, daha düşük işletme maliyetlerine ve de çevre kirliliğinin azalmasına sebep olur.
2-
Ana caddelerde tekillik olur
Bir caddeden/arterden aynı yöne giden sayısız hat yerine tek ve sık çalışan otobüs hatları olur.
Bu da daha az hat karmaşası demektir.
3-
Bütüncül ulaşım sistemi: Farklı toplu taşıma türlerinin (otobüs, metro, tramvay vb.) entegre edilmesi, yolcuların daha fazla noktaya erişebilmesini sağlar.
Hatırlarsan, T4 hattı açıldığında Arnavutköy’ün köylerinden kalkan ve Vezneciler’e giden tonla hat Cebeci’de bitirilmişti. Şu an yapılan da farklı değil. Keşke her yere raylı sistem gitse de, insanlar otobüslerde trafiğe takılmadan şehrin bir ucundan bir ucuna gidebilse. (Tabi en yeşil ilçeleri parantez içine alıyorum. Çünkü onların doğal güzelliklerinin bozulmasını istemem)
Umarım yeterince açıklayıcı olmuştur.